Okunma Sayısı : 1565
Yere düştü yarısı
On beşime girmeden
Oldum subay karısı
Yumurtalar çok tazedir
Masallar bir efsanedir
Benim sevdiğim yiğit
Bu köylerde bir tanedir
Babası ölmüş yetimdir
Osman dayısı velisidir
Gülperi kadın annesidir
Artık bu ev benim evimdir
Çelebiler Mehmet İhsan
Dayıları gilissira’dan (Gökyurt)
Biri seyit birisi Osman
Bu düğün mevlit öğretmenindir
Yukarıdaki iki dörtlüğü hem okuyor hem oynuyor ve hem de böyle diyordu, gelin olarak alacağımız kız. Mevlit ağabeyim ilk defa onunla nişanlamıştı. Halam merhumun komşusunun kızıydı Lefika. Çok da hamarat bir kızdı. Ben de onu bir abla gibi seviyor onun eteğine sıkı sıkı sarılıyordum. Çünkü öğretmen Mevlit ağabeyime ( Gül peri halamın oğluna) gelin olarak gelecekti Lefika ablam.(merhum oldu) Sonra abim bu kızı istemedi, onun “oldum subay karısı” türküleri de boşa gitti, caydık.
Bizim yörelerimizde öyle lüzumsuz yere nişan atmak çok ayıptır, mutlaka gerçek bir nedeni olmalı nişan bozmanın. Rahmetli dayısı Osman’ı Gilissira’dan çağırıp nişanın bozulduğunu kız tarafına anlatmasını istedi halam. Çünkü oğlumuzun askerliği vardı daha ve maddi durumları da henüz elverişli değildi. Bu durumu kızın babası normal karşılamasına rağmen kızın annesi bir türlü hazmedemedi. Ve babamın peşi sıra halamgile gelip halamın oğluna şu manalı dörtlüğü söylediğini babam anlatmıştı:
Derelerin söğüdü
Sen almışsın öğüdü
Subay Mevlit dedik ya
Senin burnun büyüdü
diyerek sitemini dile getirmişti.Ve halamın oğlu Mevlit abim bugünkü gelinimiz ablam Hanife ile 1952’de evlendi.
1929 doğumlu Mevlit abim Türk Milli Eğitimi’ne tamı tamına 36 yıl bir ay öğretmen olarak emek vermiş. Görev yaptığı köylerin dışında Konya şehir merkezinde 15 yıl okul müdürlüğü görevinde bulunarak Necati Bey İlkokulu’ndan (şimdi yıkıldı) emekli olmuş. İki oğlan iki kız babası olan Mevlit Yaşa mütevazı hayatını camiden eve evden camiye gidip gelerek sıhhatli bir şekilde sürdürüyor şimdi. Büyük oğlu Behçet, baba mesleği olan öğretmeliği seçmiş halen o da bu görevine halen devam ediyor. Sanırım 1950’li yıllardı. Hafızamda kalan bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Size belki biraz şahsi gelebilir ama benim için çok özel bir durum. Yaşım henüz beştir. Bende bir sevinç bir telaş var ki sormayın. Nedeni halamın oğlu Mevlit Yaşa öğretmen olmuş. O yıllarda evde veya yakın çevrede eğitimci bir evladın bulunması büyük bir gurur kaynağıdır. Abim Meram’a bağlı Hasanşeyh köyüne öğretmen olarak tayin olmuş. Ara tatillerinde köyüne annesini görmek için geliyor ama vasıta yok. Doğru dürüst yol yok, bel yok. Elinde bir tahta bavul. Önce İnlice kasabası sonra Kayalı (Tulassa) köyü ve oradan Gökyurt’a (Gilissira) gelir. Babam rahmetliye “Dayı ben geldim” der. Dayı yeğen hemen sarmaş dolaş olurlar. Ne kadar sevgi ve saygı vardı o zaman. Şimdi bunların hiç birini göremiyorum. Biraz sohbetten sonra öğretmen başlıyor söze “Dayı fazla geç olmadan İsmail beni bir merkeple Gilissira Kayabaşı’na kadar iletiversin. Bavulum ağır” diyor. Burası iki köyün arasındaki yüksek bir yerdi hem de köye huduttu.
Babam “Tabi hemen yeğenim gidin, İsmail de geç kalmasın çünkü Kurnas deresinden korkar” diyor. Kurnas çok karanlık ve korkulu bir vadiydi. Hemen merkebe tahta bavulu sarıp yola çıkıyoruz. Daha beş yaşındayım en az iki saatte gidilecek yola gidiyorum eşeğe binerek, ama cesurum. Bir de öğretmen sevgisi var içimde. Onu dediği yere kadar iletiyorum o da ben o Kurnas denen yeri geçinceye kadar bana ‘İsmail korkma ben buradayım’ diye seslenerek beni uğurluyor.
Hüseyin dedem merhum halamı Botsaya gelin etmiş. Merhum halamın beyi değirmenci Kâmil efendi ölmüş halam da üç tane yetim oğluyla (Mevlit Mehmet ve İhsan) dul kalmış. Ama işini bilen becerikli bir kadın. Çok zor durumda kalırsa bizim köye gelir ya da gelen gidenle kardeşlerine haber salar. Büyük kardeşi olan Seyit amcam halamın sorunları ile pek ilgilenmezdi ama rahmetli babam, halamın bir dediğini iki etmez Konyalı ağzıyla onun yoluna kurban olur kellesini verir.
Mevlit abim İvriz Öğretmen Okulu’na 1944 yılında yazılmış, 1949’da mezun olmuş. Mehmet abim rahmetli, köyün çift çubuk rençperlik işlerini yürütür, İhsan abim de merhum çok havai büyümüştü. Babasının vefatı ile iki ağabeyinin arasında biraz hovardaca büyümüş, vurduğu vurduk kırdığı kırdık öyle bir hali var ki halam bazı yaramazlıklarını engelleyemezdi. Hemen babama haber salar “Osman bir gel kardeşim İhsan benim sözümü tutmuyor” der babam da koşarak Botsa’ya giderdi. Arası yayan 5-6 saat var yoktu. Köye gider İhsan ağabeyimi döver bazı telkinlerde bulunur, o da katiyen saygıda kusur etmez “Tamam dayı bir daha yapmayacağım” der, babam bir iki gün orada kaldıktan sonra köyümüze dönerdi. Büyük dayıları merhum Seyit amcam, pek bunların işi ile ilgilenmez onlar da onu fazla saymazlardı. Babam rahmetlinin ise bir dediğini iki etmezlerdi.
Yıllar geçip giderken Mevlit ağabeyimin evlenme çağı geldi. Köyde birinin kızına dünür gidilecek, halam merhum babamı acele çağırıyor “Gel kardaşım falanların kızını Mevlit’e isteyeceğiz” Bunun üzerine babam da hemen gidiyor. O yıllarda böyle Öğretmen Okulu mezunlarına lise mezunlarına yedek subay olarak askerlik yaptırıyorlardı. Onun için okumuş adamlar çok değerliydi.
Mevlit ağabeyime eliyle kızını verecek çok aile vardı ama bunların içinden köyün güzel ve hamarat kızlarını seçmek lazımdı. Biraz da asaletli olması gerekti ailenin. Bunların köklerini halam ve babam biliyor ama yine de ağabeyimin fikrini almak istiyorlardı. Ve onun istediğine dünür gidilecekti. Ne de olsa okumuş adamdı. Halam komşusunun kızı Lefika’yı münasip görüyor ve ağabeyimin fikrini sormadan kızı babasından istiyor. Kızı veriyorlar ama ağabeyimin gözü başkasında oluyor. Babama durumu açıyor ve onun dediği oluyor. Nihayet Ali Çavuş’un kızı üzerinde aile mutabık kalıyor ve kız isteniyor. Onlar da münasip görüyor kız bitiriliyor. Bu bitirme ifadesi bizim köylerde kızın verilmiş olduğu anlamına gelir.
Babam birkaç gün sonra köye geliyor annem rahmetliye “Hanım falanların kızını Mevlide bitirdik diyor ve bizim evde de ayrı bir sevinç yaşanıyor.
Zaman çok çabuk geçiyor ve bir güz ayında, Kasım ayının ortalarında düğüne başlanacak. Babam rahmetli yine Botsa’ya (Güneydere) gitti. Oradan Konya’ya elbise ve altın alınmaya gidildi. İşler de bitirildi. Babam evimize gelip anneme “Hanım hazırlan, sen gidip abama (ablama) yardım edeceksin. Düğün hazırlığı yapacaksınız. Biz düğünden iki gün evvel geliriz. Mal melalı komşuya iki günlüğüne emanet ederiz” diyor. Beni ve annemi götürüp Botsa’ya halamgile bırakıyor. Ben havalardayım, abeyimin düğünü olacak diye. Nihayet düğün başladı, babam eniştesi vefat ettiği için yeğeninin düğününde hiçbir şeyin eksik olmamasını istiyordu. Bu yüzden Konya’dan o zaman çalgıcılar denilen bir saz grubu getirtti ve Pazar günü yapılacak düğünü Cuma akşyasakından çalgı ve çengi ile başlattı. Düğün halamın evinin üstünde tam evin giriş kapısına bakan yerde büyük kaya kütlesine eski devirlerde oyulmuş büyük bir mağara vardı orada yapılacaktı. Düğün başladı, çalgılar çalıyor gençler oynuyor ortalık coşuyordu. Ben yaşım çok ufak olmasına rağmen tüm olup bitenleri düğün evinin çocuğu olmam hasebiyle takip ediyordum. Başka çocuklar pek düğün evine hele samah gecesine sokulmazlardı.
O Cumartesi gecesi eğlence sabaha kadar devam etti. Pazar sabahı pilavlar yenildi. Ve delikanlılar çeşitli oyunlar çıkararak bütün marifetlerini köylüye ve misafirlere gösterdiler. Bunlar berber oyunu, deve oyunu ve en ilginç olanı da şeytan oyunu idi. Bir genç adama acayip elbiseler giydirmişler, başına sivri bir teneke külah yapmışlar, sırtına bir yastık bağlamışlar onun üstüne uzun ip ile bir süpürge bağlamışlar, göbeğine bir kese içinde kül doldurmuşlardı. Adamın arkasındaki süpürgeyi gaz yağı döküp ateşlemişler üzerimize geliyor. Elindeki keseden yüzümüze külü atıyor arkasındaki süpürge alev alev yanıyordu. Bugün o şekilde oyunlar yapsalar sanırım cinayet çıkar. Zaman ne kadar da hoşgörü zamanıymış. Sonra bir köy çeşmesinin su dolu kurnasına yatan şeytan kalkmıyor, babamı çağırıyorlar “Dayı gel şeytanı kaldır” diye. Babam oraya giderek kurnada yatan şeytana bahşiş verip kaldırıyor. Ne güzel günlerdi Allah’ım… Hafızamda canlandırdığım o günler…
Ve öğle namazından sonra atlar eyerlendi. Diğer çeyiz sarılacak atlar da hazırlandı. Köyün içinde atlılar gösteri için iki tur attıktan sonra gelin almaya gidildi. Ben de babamla birlikte gittim.Tabi ufaktım. Beni gelin hanımın atının terkisine yani gelinin ardına ata bindirdiler. O gelişim ayrı bir havadaydı. Gelin geldi, attan indirildi. Halam adet olduğu üzere gelin hanımın atının önünde bir su dolu toprak testiyi yere atıp kırdı ve gelininin eline bir kaşık tereyağı verip giriş kapısının üstüne sürmesini istedi. Gelin ablam denileni yaptı. (Testi kırmak elin kötü gözünü ve nazarı kırması içindi. Yağ sürmek ise gelin ve kaynana birbirine kırıcı söz söylemesin yani dilleri yağ gibi yumuşak olsun manasınaydı. Bizim yörelerde bu adettendi.
Düğün ahalisi dağılmadan babam sazcılara “haydi bir düğün okşaması yapın da, bahşişinizi alın” dedi. Onlarda başladılar:
Angara’nın taşına bak
Gözlerimin yaşına bak
Biz Yonan’ı (Yunan’ı) yesir (esir) aldık
Şu feleğin işine bak
Angara’da tren yolu
Aldı düşman sağı solu
Şehit verdik gazi olduk
Bizim yurttur Anadolu
diyerek işin güzelliğini yansıttılar ve gelecek nesillere bu vatanın ne zorluklarla nice canlar vererek, açlık susuzluk çekerek, çarık ve çomaklarla kazanıldığı ifade ettiler. Bu okşama ne güzel haber veriyordu geçmişten sanki. Çalgılar sustu, babam rahmetli bahşişlerini verdi. Onlar gitti, babam ve halam rahmetliler, birbirlerine sarılıp bir hayli sevinç gözyaşı döktüler. Evimizde kimse olmadığı için akşyasakın geç bir vaktinde köyümüze geldik.
O gelinle damat o gün muradlarına erdi, Allah uzun ömür versin hala sağlar.. İkisinin de ellerinden öperim.
Not: Yukarıda yazdığım manilerin ilk dörtlüğü adı geçen gelin adayına diğerleri bana aittir.
Ortalama Üye Değerlendirmesi
OKX S I F RD 61S 8 AS4 Q 2 4 3 166 Y Y4W
Gönderilen yeni yorum yok
Kilistralı esnafların tanıtıldığı 'HARMANLAR' bölümü eklenmiştir
Tüm İslam aleminin ve Gökyurt'lu hemşerilerimizin bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi mübarek olsun. Bu mübarek gecenin Vatanımıza, Milletimize ve Tüm İsalam alemine hayırlar getirmesi dileğiyle.
Dernek Yönetim Kurulu
İstanbul'daki Geleneksel Pikniğimiz daha önceden açıkladığımız Çatalca'daki yerde yapılmayacaktır. Bu seneki piknik yeri olarak "Beykoz Korusu'nda 3 Haziran 2007 Pazar günü yapılacaktır.
Tüm Hemşehrilerimize duyurulur. HASAN ATEŞCİ İst. Denek Başkanı
Tüm İslam aleminin ve değerli köylülerimizin Ramazan Bayramını kutlar daha nice bayramlara sağlık mutluluk birlik ve beraberlik içinde erişmelerini dileriz.
Berat Kandili, Yüce Rabbimiz nezdinde beratımıza vesile olduğu, Rabbimizin affediciliğine ve bağışlayıcılığına sığınmayı öğrettiği gibi, aynı zamanda kırılan kalpleri onarma, dargınlık duvarlarını yıkma, kin, nefret ve intikam duygularını aşma günüdür. Yaradan’ın affına erebilmek için yaradılanı affetme günüdür. Diyanet İşleri Başkanlığının Mesajını okumak için tıklayınız
Receb-i şerifin ilk Cuma gecesi Regaib gecesidir. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, bu gecenin kıymeti daha da artmaktadır. Allahü teâlâ, bu gecede, mümin kullarına, ragibetler, yani ihsanlar, ikramlar yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua red olunmaz ve namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir.2012 Regaip Kandilini 24 Mayıs Perşembeyi Cuma'ya bağlayan gecede idrak edeceğiz. Kandiliniz mübarek olsun
Kurban Bayramınızı en içten duygularla kutlar yaşam boyu sağlıklar dilerim
YÖNETİM KURULU ADINA B Ş K Ragıp K A D I O Ğ L U
Derneğimizin çeşitli tarihlerde İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde gerçerkleştirdiği ziyaret gezileri ve neticeleri aşağıda belirtilmiştir. Gezilerde görüşülen köylülerimiz birlik ve beraberlik içerisinde köyümüzün kalkınması için tüm gayretleri göstereceklerini belirtmişlerdir.
Selçuk Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Araştırma Görevlisi Bizantolog İlker Mete Mimiroğlu, Eşi Araştırma Görevlisi Arzu Mimiroğlu ve bölüm öğrencileri, köyümüzü ve Alısumas Tepesini kapsayan araştırma gezisi düzenlediler.
Türkiye'yi ağlatan kazada 2 kayıp da bizim köyden..
Ürgüp Göreme'ye geziye giden 2-A sınıfı öğrencilerini taşıyan otobüs, Aksaray'da kaza yapmış ve 33 öğrenci ve veli kazada hayatını kaybetmişti.
Kilistra Gökyurt Kültür ve Turizm Derneğinin yapılan olağan genel kurulunda yeni dernek yönetimi seçilmiştir.
Mevlüt Saatçi ve Bitti Hüseyin'i ni kaybettik...
11. Geleneksel Gökyurt Köyü Kültür ve Turizm Şöleni
Geleneksel Şölenimizle ilgili bilgiler aşağıdaki gibidir. Tüm köylülerimize önemle duyurulur.
GİDESİM GELDİ
Yıllardır ayrıyım Gökyurt köyünden Çok özledim bir gün gidesim geldi Köy içinde yaren ahbap dolaşıp Eş dostuma bir selam edesim geldi
Sayın İsmail Detseli'nin şiirni okumak için bu linki tıklayınız veya Sizden Gelenler Bölümünü ziyaret edinizi
Yaklaşık 40 yıldır kazılar yapılan çatalhöyük ve (diğer iki höyük) Konya'ya gidildiğinde mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biridir. Konya’nın Çumra İlçesi sınırlarında olan bu höyük'te yapılan çalışmalar sonucunda 13 yapı katı açığa çıkartılmıştır. Zoldra ise Kilistra civarındaki diğer bir ilginç höyüktür.
Konya Postası gazetesi yazarı İlker Mete Mimiroğlu'nun 18 Ağustos 2008 tarihli gazetede yayınlanan makalesini buradan okuyabilirsiniz. Yazara köyümüzle ilgili yaptığı çalışmalardan ve hassasiyetinden dolayı teşekkür ederiz.
Bugünkü bölümümüzde de, İlker Mete Mimiroğlu’nın, “ Günümüze ulaşabilen bir Ortaçağ kenti” makalesine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
2008 YILI OLAGAN GENEL KURULU TOPLANTISI 17/2/2008 PAZAR GÜNÜ SAAT 13,00 DE DERNEK MERKEZİ (YAYLA GÜZİDE HANIM SOKAK GÜZİDE AP.No.18/A BAHÇELİEVLER / İST. ADRESİNDEDİR. İSTANBULDAKİ TÜM HEMŞEHRİLERİMİZİN GENEL KURUL TOPLANTISINA KATILIP YENİ YÖNETİM KURULU ve ORGANLARINI SEÇMELERİNİ KURUCU BAŞKAN OLARAK RİCA EDİYORUM.(Dernegimizin yaşaması için bu gereklidir.) LÜTFEN HERKEZ YANINDA BİRİNİ GETİRSİN
Hasan ATEŞCİ İst.Dern.Başk.
23 Eylül 2009 Çarşamba İsmail Detseli’nin Memleket Gazetesi’ndeki yazısı. Ah o eski Ramazanlar: Eskiden beridir Anadolu’muzda Ramazan ayının atmosferi bir başka olur. Tabii Konya’mızda ve civar dağ köylerinde bu Ramazan’a yaklaşım bir başkadır.
Tekkeli Osman Demir (Çavuş Osmanı) 19-Mart-2008 Çarşamba günü vefat etmiştir. Akşam namazı sırasında defnedilmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm hemşehrilerimize başsağlığı dileriz.
Karun Hazinesi'ne ait kanatlı denizatı biçimindeki altın broşun, Uşak Arkeoloji Müzesi'nden çalınıp yerine sahtesinin konulması müzelerdeki güvenlik açığını bir kez daha gündeme getirdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı soruşturmanın devam ettiğini söylerken, Karun Hazinesi'nin Türkiye'ye kazandırılmasında emeği geçenler ise hırsızlık olayına haklı olarak daha fazla tepki gösteriyor. Ülkemiz müzelerinde çok değerli kültür hazineleri sergileniyor, ancak gelişmiş teknolojilere dayalı güvenlik sistemleri ne yazık ki hala yok.
Köyümüz'ün gazisini kaybettik
Konya Büyükşehir Belediyesi, Ticaret Odası, Sanayi Odası, Ticaret Borsası, Esnaf ve Sanatkarlar Odalar Birliği, Türsab, Gazeteciler Cemiyeti, Turistik Belgeli Konaklama ve Yiyecek İçecek Tesisleri, Otelciler Odası, Lokantacılar Odası ve üye sivil toplum kuruluşlarıyla yapılan ortak çalışmalar sonucu Konya’nın 7 harikası Mevlana Kültür Merkezinde ve Kule Site Alışveriş Merkezinde oylanıyor.
Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait 500’e yakın eserin bulunduğu, 9 bin yıllık tarihe beşiklik eden tarih ve kültür şehri Konya, turizmde sadece Mevlânâ Müzesi, İnce Minare ve Karatay Müzesi ile tanındığı için yeterince yabancı turist çekemiyor.
Kilistra'da kış ve düğün resimleri eklenmiştir...
29 Mart 2009 tarihinde Ülkemizde yerel seçimler yapılmıştır. Her İl, İlçe, Belde ve köylerimiz 5 yıl süreyle kendilerini yönetecek kişileri seçmek amacıyla sandık başına gitmiştir.
Sayın İsmail Detseli'nin TYB (Türkiye Yazarlar Birliği) binasında, yeni kitabı için tanıtım ve imza günü vardır. Tüm hemşehrilerimiz imza gününe davetlidir. Yer : TYB Binası Tarih : 21 Temmuz 2010 Saat: 11:00
Bizim köyümüzün yüksek ve efsanevi bir tarihe sahip olan Alisumas Dağının zirvesine yakın olan bir pınarın efasnesini anlatacağım bu yazımda. İsmail Detseli Yazının devamını okumak için bu linki veya Hikaye ve Masallar bölümümüzdeki ilgili yeri tıklayabilirler.
Sayın İsmail Detseli'nin Memleket Gazetesi'nde çıkan yazısı. Orjinali için bu linki tıklayabilir veya buradan okumaya devam edebilirsiniz.
İsmail DETSELİ
Derneğimizin kısa mesaj ile üyelerimizi bilgilemdirme sistemi faaliyete geçmiştir...Vefat, düğün, hastalık gibi hemşerilerimizin özel veya acılı günleri kısa mesaj sistemi ile duyurulacaktır. Bu bağlamda üyelerimizin ve hemşerilerimizin dernek yönetimi ile irtibata geçerek cep telefon numaralarını güncellemeleri gerekmektedir. Bu konuda göstereceğiniz hassasiyet için şimdiden teşekkür ederiz.
Kilistra (Gökyurt) Kültür ve Turizm Derneği Yönetim Kurulu
Köyümüzden Süleyman Güney (Kıbrıslılaın Süleyman) vefat etmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm köylümüze başsağlığı dileriz.
Sayı İsmail Detseliden bir çalışma daha.. Babamızdan dedemizden dinlediğimiz, hayal meyal hatırladığımız Arzu ile Kamber masalı artık arşivimizde yer alıyor. Arzu ile Kamber Masalını okumak için burayı tıklayınız veya Hikaye ve Masallar bölümümüzden okuyabilirsiniz.
Köylümüz Ali Baloğlu (Bittigilin Ali) 02-03-2009 günü vefat etmiştir. Cenazesi ikindi namazını müteakip üçler mezarlığına defnedilmiştir. Merhuma Allah tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileriz.
Hemen çevresindekiler yanına yaklaşıp, neye baktığını acaba neyin noksan olduğunu sordular sanırım. Kulaklığını eliyle iyice kulağına yerleştiren İnönü merhum, yarı soranlara, yarı da mikrofona doğru yükselen sesiyle şunları söyledi: “Hani benim kader arkadaşım, silah arkadaşım, can dostum sakallı Memiş’im yok mu?” dedi. Devamı için Ünlülerimiz linkini veya burayı tıklayabilirsiniz.
Kilistra Antik kenti M.S. 7. y.y'da Kapodokya benzeri yumuşak kayaların oyulması ile bir çok kaya yerleşmesi oluşturulmuştur. 1998 yılında giderleri il özel idare müdürlüğü tarafından karşılanmak üzere Konya Müze Müdürlüğü adına yapılan kurtarma kazısı çalışmalarında, Haç Planlı Şapel, Sümbül Kilise, Büyük Su Sarnıcı ve Şırahanelerde temizlik, restorasyon, çevre düzenlemesi yapılmıştır.