Okunma Sayısı : 1373
Konya’nın içersinde (merkez)ve dağ köylerinde öyle halk deyişleri vardır ki her söylenen söz mutlaka bir mana ifade eder. Hem de öyle manalı sözler olur ki bazen hani derler ya “dirhemini yiyen itler kudurur” diye, işte o anlamda bazen de iç gıdıklayıcı, insana haz veren sözlerdir.
Uluslararası Kültür Araştırmaları Dergisi Saim Sakaoğlu Armağanı adını taşıyordu. Ve otuz kadar değerli akademisyenin yazıları vardı içinde. Hemen akşam onları okumaya başlayınca Saim ağabeyimin kitabının içinde çok değerli bir sözü görüp, bu yazıyı yazma lüzumunu hissettim. Çünkü bizim köyümüzde de çok kullanılan bir manalı sözdü bu. Ne mi? Oturduğu ahır sekisi çağırdığı İstanbol türküsü.
Ahır sekisi neydi, bu deyim neyi anımsatıyordu? Hani fakir insanlar vardır, zor şer bir ev yaparlar; bizim köyde evler hanaydır, yani iki katlı. Ama bunlar tek kat yapar da, hayvanlarına ahır, samanlık… Hemen yanı başına da bir göz ev yapar, çoluk çocuğun başını sokar oturur. İşte bu ahırla yan yana olan ve hayvanların girip çıktığı kapıdan girilip çıkılan eve ahır sekisi denir. İşte, bu tip adamlar bazen öyle yüksekten uçar ki meclis içinde gören bin koyunlu ağa zanneder. Oysa daha oturduğu yer ahır sekisidir ve işte o halk deyimi ile “ulen şuna bak oturduğu ahır sekisi çığırdığı istanbol türküsü” deyiverirler.
Bir de Saim Sakaoğlu ağabeyimin kitabında eskiden çok kullandığımız ama sonradan hatırımdan söylenmeye söylenmeye çıkıveren “tahta boş” vardı. Neydi tahta boş evlerde. Evin tam giriş yeri olan ve büyükçe bir dağıtım salonu olan yere bizim oralarda seyrangah ve seldiren, havadar olduğu için çardak denir. Buradan yatak ve oturma odaları ve ekmek evine geçilir, ekmek evi denen yer hem mutfak hem de ekmek ocağı bulunan ve ekmek yapılan yer olduğu için bizler mutfağa ekmek evi deriz. İşte bu çardağın genelde güneşe bakan tarafına camekânlı bir çıkartma yapılır. Binadan iki metre kadar ileride ve geniş bir oturma yeri olan bu çıkartmaya çelen deriz. Onun uzanan yerine, alt duvardan payandalar üzerinde duran tahta döşenmiş altı boş olup soğan patates gibi kışlık yiyecekler konan, üstü oturmalı boşluğuna da tahta boş derdiz. Kitapta bunları okuyunca eski deyimler aklıma geldi. Sen çok yaşa sen Saim hocam, Allah razı olsun, bana böyle bir yazı fırsatı yarattığın için. Kitabın içeriğinde daha çok bilgiler vardı; bunlar da bizim yeni yetişmekte olduğumuz 1950’li yılların Aşık Keremleri, Aşık Garipleri, Karaca oğlanları, Yusuf ile Züleyhaları, Tahir ile Zührelerini aklıma getirirken, bir deyimle daha aklıma Şah İsmailleri geldi eskilerden. Bize bunları anlatan atalarımız sonunda “ya guzularım işte,
Dertli Kerem gibi yanan olmadı.
Aşık Garip gibi gülen olmadı.
Karaca oğlan gibi gezen olmadı derlerdi. İşte şimdi bu kitaptaki Karaca oğlan’dan Erzurumlu Zikri’den daha nice aşıklardan bahisler vardı. Ama beni en çok ilgilendiren küçüklüğümde çok okuduğum hatta dağlarda ağıt olarak söylediğim Karaca oğlan’ın deyişleri ve hikayeleri idi.
Bunlara bir hikaye de ben katayım duyduklarımdan.
Bir bahçede yatıp uykuya dalan Karaca oğlan’ı gören üç kız birbirlerine “acaba kim ola ki bu” derler. Biri bilmem derken diğeri “işte Karaca oğlan dedikleri yiğit bu” deyince, bir diğeri “ana omu kızzzz hakkaten de çok garaymış abam valla” der. Sözleri uyanıp duyan Karaca oğlan sazı alır bakalım neler der.
Bana kara diyen dilber
Gözlerin kara değil mi?
Yüzünü sevdiren gelin
Kaşların kara değil mi?
Hintten ve yemenden gelir
Altın değmende çekilir
Türlü taam a ekilir
Biberde kara değil mi?
Hitten yemenden çekerler.
Altın değmene dökerler
Ağalar beyler içerler
Kahvede kara değil mi?
Beni kara diye yerme
Mevlam yaratmış hor görme
Ela göze siyah sürme
Çekilir kara değil mi?
Karaca oğlan der inşallah
Görenler desin Maşallah
Kara donludur beytullah
Örtüsü kara değil mi?
Yazıya konan kuğunun
Kanadı beyaz çoğunun
Çöldeki arap beyinin
Çadırı kara değil mi?
Der ve kızları hem güldürür hem de biraz utandırır. Buna benzer halk âşıklarının daha çok efsaneleri ve deyişleri var. İşte bizim kuşak böyle şeyleri dinleyerek okuyarak büyüdü. Keşke o günler geri geliverse deyip eski deyimlere devam edelim bakalım.
Daha neler vardı? Ayranı yok içmeye tahtırevanla gider s..çmaya (veya ‘feraceyle’… Bu da kadınların başına edindiği kıymetli işlemeli bir yaşmak) gider. Cebinde parası yok ama hep yüksekten uçar veya pahalı alış veriş yapar. Tazı bizim ama çulu değişik. Bu da bir yere gidip çalışıp üzerine başına yeni elbise alıp giyen bir adamın tanımında kullanılan mecazi bir deyim. “Şu gelen kim yahu? Vallaha bilemedim aslında tazı bizim tazı ama çulu değişik” derlerdi. Evinde işinde pek titiz olamayan, işleri alel usül görüp hemen kadınlar ile dedikodu yapan kadınlar için de şu deyim kullanılırdı: Kediyi nallamış. Tazıyı çullamış, işe bile yollamış. Çalışmayı sevmeyen ama çok bilgiç geçinen zengin tipli konuşanlara da, Şuna da bak yahu göyneğinin (gömlek) astarı yok hökalalığı (ukalalık) elden bırakmaz.
Bir iş yaparken bir başkası ile sohbet eden, işine dikkat etmeyenlere ise, Eli hamur ovalar gözü gırık govalar, derlerdi. Yine bir işe gidileceği zaman veya bir yere oturmaya gidileceği zaman veya mühim bir işe kalkışılacağında ani gelen misafir için de şu kullanılırdı: Ayda yılda bir gırıklığa gidelim dedik ay akşamdan doğuverdi. Bir zararda tutulup da ihtiyar heyeti tarafından veya devlet tarafından para ile cezalandırılan ve bir daha o zararı yapmayan adamlar için de, Dirgeni yiyen sıpa bir daha gelmez sapa derlerdi.
Yeni çift sürmeye alıştırılan bir tosun eğer kaçar veya çifte gitmez ise. Evde baba ile oğlan kavga eder de oğlan evden kaçarsa şu deyim kullanılırdı: Tosun çifte gitmiyorsa goca öküzü döv embelle o göz ider (akıl verir) tosuna.
Ağaca çıkan keçinin dala çıkan oğlağı olur. Bu da bir aile reisinin yaşamı nasıl devam ediyorsa (misal ya haşarıdır ya da çok sakindir) çocuklarının da onun gibi olduğu/olacağı anlamına gelirdi. Ne olacak canım taşa çıkan keçinin dala çıkar oğlağı olur derlerdi. Bir de kötü huyluluk veya azgınlık ise yapılan. Ona da işte o.uruklu tazıdan arı enik mi doğacak, anasına bak kızını al, eteğine bak bezini al deyiverirlerdi. Yani hemen not verilirdi.
Bir başka deyim de ayranın ekşiliğiyle alakalı idi. O da biri bir hata yaptı da ona itiraz eti mi; Tabi canım hiç kimse ayranım ekşi demez derlerdi.
Bir başka deyim de keçinin yemediği ot başında bitermiş. Bu da bir kimsenin sevmediği hoşlanmadığı birisi ile ya mal komşusu ya da ev komşusu, harman komşusu, yayla komşusu olursa genelde bu deyim kullanılırdı. Bir başka deyim de, Ocak başının minderi öldüm dönderi dönderi idi. Bu deyim de evde çok iş buyurulan, akşama kadar dur durak bilmeyen evin büyük kızları için kullanılırdı çok çalıştıkları için.
Yine bir anlamlı deyim, eğri ocağa kahpe bucağa yakışmaz derlerdi. Ormandan gelmiş bir eğri odun ocakta durmaz sobaya girmez olursa veya bir evde ola ki hatalı bir gelin veya sonradan alınmış bir hanım evde huzursuzluk, soysuzluk çıkarırsa onun için de bu deyim kullanılırdı eskiler tarafından.
Yine eve sonradan gelen dul alınmış kadınlar için de kullanılan bir deyim vardı, Çam ağacından odun olmaz dulavrattan kadın olmaz (istisnaları da çok iyi olanlar var.) Çam odunu isli olur, bacaları çabuk doldurur ve isi yapışkan olur, evleri çabuk kirlendirir. Ekmek elden su gölden ne ala bir memleket ohhh ye memet ye. Bu deyim de çalışmayan haylaz, baba parası ile geçinen hazır yiyenler için kullanılırdı.
Bir başkasının üzerinden çalım satan aslında kendisinin yapılan işte hiç katkısı olmayanlar için de haydan gelmiş olan bir araba veya bir at ile gezenlere de, Ohh at benim nam senin sallan cici beğim sallan deyiverirlerdi.
Bunlar için başka bir deyim de vardı tabi. Bu da, sonradan atsız arabasızı kalınca, El atına binen tez iner derlerdi.
Ayrıca yaşına uygun olmayan akranı ile konuşmayanlar için de,
Emsaliyle konuşmayanın sesi semadan gelir diye bir deyim vardı. Bu da çok manalı bir söz idi, bu tür havada uçan ve böbürlenenlerin sonunu ifade eder.
Bir başka güzel deyim de şu idi: Öküzün önünü yeyip tananın yerine yatmak. Bu da şu anlamda bir deyim oluyordu; yerken öküzün yediği yemi yersin ama iş göreceğinde “ben tanayım küçüğüm” diye tananın yerine yatıveririsin.
Şimdi, köyümüzde kullanılan beddulara (ilenç) gelelim.
Bir talepte bulunurken ana ana diye birkaç defa tekrarladık mı anamız. Naha anamas dağının arkasında kal imi derdi.
Birine kızan kadın, naha yiğit arkan yerlere gelsin. Veya yiğitlerin ölümüne oğra derlerdi.
Bir başka naha körük gibi solu da ağzından ataşlar saç imi.
Naha siyidi vakana uğra imi. Onulmaz yara çıkarda fitil fitil işlesin imi.
Haksız yere birinin bir malı yenirse ona, Ağılar yede burnundan fitil fitil gelsin şöle imi denirdi. Naha ciğerine ataşlar düşsün de yan git imi. Evinizde baykuşlar ötsün inşallah. Evinize baykuşlar tünesin imi. Hay vurulasıca hay. Yağlı gurşunlara gelsin alnın imi.
Yuırdun yuvan yıkıla galsın işallah imi. Ölüsü dağlarda galıp da gurtlara yem olasıca.
Bunların yanısra tabi güzel övgüler de vardı: Oğlunla ordu kızınla gomşu ol guzum. Allah senden irazı olsun Allah ne muradın varsa versin imi. Boş keseye el atma işallah. Toprak diye avuçladığın altın olsun, kesen para ile dolsun. Evine buğdaylar yağsın. Birini yitir binini bul işallah. Ömrün bereketli olsun. Tulu ömr ile muammer ol guzum (Dedem merhum bana derdi.) Dünyalar durdukça dur emi. Hacılara git işallah emi. Yine çok yaşa anlamında söylenen, Sakalı ağarasıca denmesi vardı. Bir güzel hayırlı iş karşılığında büyüklerden Allah anana atana vatana bağışlasın, sofrası meydanda ol emi derlerdi. Yeni ev yapana Allah içinde gönendirsin derlerdi. Ayrıca itinizle de atınızla da zengin olun işallah. Bir büyüğün elini öpünce, el öpenlerin çok olsun imi derlerdi.
Bunlar Anadolu coğrafyasının insanlarının bilhassa İç Anadolu’da ve Konya, Karaman, Niğde, Nevşehir, Ankara gibi illerde çok kullanılan sözler idi.
Ortalama Üye Değerlendirmesi
RFT 2ST Y P 9 Q H MAI X3Q SB3 G U 8 C D L 8LO 18N 3Y3
Gönderilen yeni yorum yok
Köyümüzden Süleyman Güney (Kıbrıslılaın Süleyman) vefat etmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm köylümüze başsağlığı dileriz.
Kilistra (Gökyurt) Kültür ve Turizm Derneği Yönetim Kurulu
Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait 500’e yakın eserin bulunduğu, 9 bin yıllık tarihe beşiklik eden tarih ve kültür şehri Konya, turizmde sadece Mevlânâ Müzesi, İnce Minare ve Karatay Müzesi ile tanındığı için yeterince yabancı turist çekemiyor.
Konya Postası gazetesi yazarı İlker Mete Mimiroğlu'nun 18 Ağustos 2008 tarihli gazetede yayınlanan makalesini buradan okuyabilirsiniz. Yazara köyümüzle ilgili yaptığı çalışmalardan ve hassasiyetinden dolayı teşekkür ederiz.
Bugünkü bölümümüzde de, İlker Mete Mimiroğlu’nın, “ Günümüze ulaşabilen bir Ortaçağ kenti” makalesine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Yaklaşık 40 yıldır kazılar yapılan çatalhöyük ve (diğer iki höyük) Konya'ya gidildiğinde mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biridir. Konya’nın Çumra İlçesi sınırlarında olan bu höyük'te yapılan çalışmalar sonucunda 13 yapı katı açığa çıkartılmıştır. Zoldra ise Kilistra civarındaki diğer bir ilginç höyüktür.
Kilistralı esnafların tanıtıldığı 'HARMANLAR' bölümü eklenmiştir
Konya Büyükşehir Belediyesi, Ticaret Odası, Sanayi Odası, Ticaret Borsası, Esnaf ve Sanatkarlar Odalar Birliği, Türsab, Gazeteciler Cemiyeti, Turistik Belgeli Konaklama ve Yiyecek İçecek Tesisleri, Otelciler Odası, Lokantacılar Odası ve üye sivil toplum kuruluşlarıyla yapılan ortak çalışmalar sonucu Konya’nın 7 harikası Mevlana Kültür Merkezinde ve Kule Site Alışveriş Merkezinde oylanıyor.
Sayın İsmail Detseli'nin TYB (Türkiye Yazarlar Birliği) binasında, yeni kitabı için tanıtım ve imza günü vardır. Tüm hemşehrilerimiz imza gününe davetlidir. Yer : TYB Binası Tarih : 21 Temmuz 2010 Saat: 11:00
Karun Hazinesi'ne ait kanatlı denizatı biçimindeki altın broşun, Uşak Arkeoloji Müzesi'nden çalınıp yerine sahtesinin konulması müzelerdeki güvenlik açığını bir kez daha gündeme getirdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı soruşturmanın devam ettiğini söylerken, Karun Hazinesi'nin Türkiye'ye kazandırılmasında emeği geçenler ise hırsızlık olayına haklı olarak daha fazla tepki gösteriyor. Ülkemiz müzelerinde çok değerli kültür hazineleri sergileniyor, ancak gelişmiş teknolojilere dayalı güvenlik sistemleri ne yazık ki hala yok.
Derneğimizin kısa mesaj ile üyelerimizi bilgilemdirme sistemi faaliyete geçmiştir...Vefat, düğün, hastalık gibi hemşerilerimizin özel veya acılı günleri kısa mesaj sistemi ile duyurulacaktır. Bu bağlamda üyelerimizin ve hemşerilerimizin dernek yönetimi ile irtibata geçerek cep telefon numaralarını güncellemeleri gerekmektedir. Bu konuda göstereceğiniz hassasiyet için şimdiden teşekkür ederiz.
11. Geleneksel Gökyurt Köyü Kültür ve Turizm Şöleni
Geleneksel Şölenimizle ilgili bilgiler aşağıdaki gibidir. Tüm köylülerimize önemle duyurulur.
Köylümüz Ali Baloğlu (Bittigilin Ali) 02-03-2009 günü vefat etmiştir. Cenazesi ikindi namazını müteakip üçler mezarlığına defnedilmiştir. Merhuma Allah tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileriz.
Köyümüz'ün gazisini kaybettik
Tüm İslam aleminin ve değerli köylülerimizin Ramazan Bayramını kutlar daha nice bayramlara sağlık mutluluk birlik ve beraberlik içinde erişmelerini dileriz.
Dernek Yönetim Kurulu
Derneğimizin çeşitli tarihlerde İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde gerçerkleştirdiği ziyaret gezileri ve neticeleri aşağıda belirtilmiştir. Gezilerde görüşülen köylülerimiz birlik ve beraberlik içerisinde köyümüzün kalkınması için tüm gayretleri göstereceklerini belirtmişlerdir.
Kilistra Gökyurt Kültür ve Turizm Derneğinin yapılan olağan genel kurulunda yeni dernek yönetimi seçilmiştir.
Receb-i şerifin ilk Cuma gecesi Regaib gecesidir. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, bu gecenin kıymeti daha da artmaktadır. Allahü teâlâ, bu gecede, mümin kullarına, ragibetler, yani ihsanlar, ikramlar yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua red olunmaz ve namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir.2012 Regaip Kandilini 24 Mayıs Perşembeyi Cuma'ya bağlayan gecede idrak edeceğiz. Kandiliniz mübarek olsun
Bizim köyümüzün yüksek ve efsanevi bir tarihe sahip olan Alisumas Dağının zirvesine yakın olan bir pınarın efasnesini anlatacağım bu yazımda. İsmail Detseli Yazının devamını okumak için bu linki veya Hikaye ve Masallar bölümümüzdeki ilgili yeri tıklayabilirler.
Sayın İsmail Detseli'nin Memleket Gazetesi'nde çıkan yazısı. Orjinali için bu linki tıklayabilir veya buradan okumaya devam edebilirsiniz.
İsmail DETSELİ
Mevlüt Saatçi ve Bitti Hüseyin'i ni kaybettik...
29 Mart 2009 tarihinde Ülkemizde yerel seçimler yapılmıştır. Her İl, İlçe, Belde ve köylerimiz 5 yıl süreyle kendilerini yönetecek kişileri seçmek amacıyla sandık başına gitmiştir.
Türkiye'yi ağlatan kazada 2 kayıp da bizim köyden..
Ürgüp Göreme'ye geziye giden 2-A sınıfı öğrencilerini taşıyan otobüs, Aksaray'da kaza yapmış ve 33 öğrenci ve veli kazada hayatını kaybetmişti.
İstanbul'daki Geleneksel Pikniğimiz daha önceden açıkladığımız Çatalca'daki yerde yapılmayacaktır. Bu seneki piknik yeri olarak "Beykoz Korusu'nda 3 Haziran 2007 Pazar günü yapılacaktır.
Tüm Hemşehrilerimize duyurulur. HASAN ATEŞCİ İst. Denek Başkanı
Tekkeli Osman Demir (Çavuş Osmanı) 19-Mart-2008 Çarşamba günü vefat etmiştir. Akşam namazı sırasında defnedilmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm hemşehrilerimize başsağlığı dileriz.
Hemen çevresindekiler yanına yaklaşıp, neye baktığını acaba neyin noksan olduğunu sordular sanırım. Kulaklığını eliyle iyice kulağına yerleştiren İnönü merhum, yarı soranlara, yarı da mikrofona doğru yükselen sesiyle şunları söyledi: “Hani benim kader arkadaşım, silah arkadaşım, can dostum sakallı Memiş’im yok mu?” dedi. Devamı için Ünlülerimiz linkini veya burayı tıklayabilirsiniz.
Kilistra Antik kenti M.S. 7. y.y'da Kapodokya benzeri yumuşak kayaların oyulması ile bir çok kaya yerleşmesi oluşturulmuştur. 1998 yılında giderleri il özel idare müdürlüğü tarafından karşılanmak üzere Konya Müze Müdürlüğü adına yapılan kurtarma kazısı çalışmalarında, Haç Planlı Şapel, Sümbül Kilise, Büyük Su Sarnıcı ve Şırahanelerde temizlik, restorasyon, çevre düzenlemesi yapılmıştır.
2008 YILI OLAGAN GENEL KURULU TOPLANTISI 17/2/2008 PAZAR GÜNÜ SAAT 13,00 DE DERNEK MERKEZİ (YAYLA GÜZİDE HANIM SOKAK GÜZİDE AP.No.18/A BAHÇELİEVLER / İST. ADRESİNDEDİR. İSTANBULDAKİ TÜM HEMŞEHRİLERİMİZİN GENEL KURUL TOPLANTISINA KATILIP YENİ YÖNETİM KURULU ve ORGANLARINI SEÇMELERİNİ KURUCU BAŞKAN OLARAK RİCA EDİYORUM.(Dernegimizin yaşaması için bu gereklidir.) LÜTFEN HERKEZ YANINDA BİRİNİ GETİRSİN
Hasan ATEŞCİ İst.Dern.Başk.
Sayı İsmail Detseliden bir çalışma daha.. Babamızdan dedemizden dinlediğimiz, hayal meyal hatırladığımız Arzu ile Kamber masalı artık arşivimizde yer alıyor. Arzu ile Kamber Masalını okumak için burayı tıklayınız veya Hikaye ve Masallar bölümümüzden okuyabilirsiniz.
Kurban Bayramınızı en içten duygularla kutlar yaşam boyu sağlıklar dilerim
YÖNETİM KURULU ADINA B Ş K Ragıp K A D I O Ğ L U
Kilistra'da kış ve düğün resimleri eklenmiştir...
Berat Kandili, Yüce Rabbimiz nezdinde beratımıza vesile olduğu, Rabbimizin affediciliğine ve bağışlayıcılığına sığınmayı öğrettiği gibi, aynı zamanda kırılan kalpleri onarma, dargınlık duvarlarını yıkma, kin, nefret ve intikam duygularını aşma günüdür. Yaradan’ın affına erebilmek için yaradılanı affetme günüdür. Diyanet İşleri Başkanlığının Mesajını okumak için tıklayınız
GİDESİM GELDİ
Yıllardır ayrıyım Gökyurt köyünden Çok özledim bir gün gidesim geldi Köy içinde yaren ahbap dolaşıp Eş dostuma bir selam edesim geldi
Sayın İsmail Detseli'nin şiirni okumak için bu linki tıklayınız veya Sizden Gelenler Bölümünü ziyaret edinizi
Selçuk Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Araştırma Görevlisi Bizantolog İlker Mete Mimiroğlu, Eşi Araştırma Görevlisi Arzu Mimiroğlu ve bölüm öğrencileri, köyümüzü ve Alısumas Tepesini kapsayan araştırma gezisi düzenlediler.
23 Eylül 2009 Çarşamba İsmail Detseli’nin Memleket Gazetesi’ndeki yazısı. Ah o eski Ramazanlar: Eskiden beridir Anadolu’muzda Ramazan ayının atmosferi bir başka olur. Tabii Konya’mızda ve civar dağ köylerinde bu Ramazan’a yaklaşım bir başkadır.
Tüm İslam aleminin ve Gökyurt'lu hemşerilerimizin bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi mübarek olsun. Bu mübarek gecenin Vatanımıza, Milletimize ve Tüm İsalam alemine hayırlar getirmesi dileğiyle.