Okunma Sayısı : 3363
1973 sonu, 1974 başları idi. Konyamız İç Anadolu’nun kesimlik hayvan pazarı olma niteliğini üstlenmişti. Kesimlik hayvan derken yanlış anlaşılma olmasın, bu hayvanlar at, katır ve merkepten oluşuyordu. Zaten Konya öbür tür yenecek hayvanların yıllarca anavatanlığını yapmış, halen de yapmaktadır. Kayseri, Konya, Niğde, Nevşehir, Yozgat gibi illerden alınan bu tek tırnak mallar Konya üzerinden Mersin limanına, oradan da İtalya başta olmak üzere Avrupa ülkelerine ihraç ediliyordu ve büyük bir pazar oluşturuyordu. O zamanlar daha köyde ikamet ediyordum, ama köye İstanbul’dan geleli üç yıl olmuştu. Güzel konuşuyordum, tatlı da bir hitabetim vardı. Konya’da bulunan arkadaşımı ziyarete gelmiştim. Arkadaşım sütçülük yapıyordu. Kendisi merhum oldu, ALLAH rahmet eylesin. Evdireşe’de, yani Yaylapınar’da otururdu. Karaaslan, Selim Sultan ve Saraçoğlu’ndan at arabası ile sütü toplar, bir mandıraya verirdi. O gün ben de arkadaşımla beraber süt toplamaya çıktım. İsmail ağa adında bir müşterisine uğradık. İsmail ağa ile arkadaşım çok samimi olduğu için biraz laubali konuşuyorlardı. Ama İsmail ağa tam bir ağa. Tam bir eski Gonyalı, konuşmaları falan çok ekâbir. Ben de kendisine, ailemden aldığım ve İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerde daha da pekiştirdiğim edep ve terbiyem gereği gayet kibar konuşuyordum. Çünkü onun hareket ve konuşmalarından çok hoşlanmıştım. Bana “Oğlum sen nerelisin?” dedi. Ben 28 yaşlarındayım. Adaşım da en az 70 yaşındaydı. Ama hiç de öyle göstermiyordu. Ezilmemiş, ağavari yaşamış, gayet vakur ve kendinden emin görünüyordu. “Ağa ben Gilissiralı’yım, yani Gökyurt’luyum” dedim. Zaten ağa her köyü biliyor. Bana “Ulen dabış (bu sözün manası nedir bilmem, ama Konya’da büyüklerin küçüklere söyleye geldiği bir mecazi kelime) senin ağzın torbaya yakın. Seninle iyi sohbet edilir. Amma köyün uzak hay oğlum” dedi. Bizim arkadaş rahmetli Hüseyin, “İsmail ağa ben arkadaşımı sana bırakayım. Siz sohbet edin ben sütü mandıraya yıkar gelirim. Arkadaşımı alır giderim. Eğer arkadaşım kabul ederse” dedi. Ben de İsmail ağayı zaten sevmiştim, “kabul” dedim. Ağa da “İsmail Efendi kalırsa istersen heç gelme len dabış, ben ona gözüm gibi bakarım evvel ALLAH” dedi. Arkadaşım gitti, biz ağayla kaldık. Ordan burdan biraz konuştuktan sonra bazı arkadaşların vefasızlığından bahis olunca İsmail ağa dertlendi. Ve bana “Ulen ısmaylım sorma başıma gelenleri. Hani insan beşer şaşar derler. Bazı yanlışlığa düşüyoruz, yaptığım işi sana anlatayım da sen de gül” dedi rahmetli ve o bal akan ağzındaki tatlı dili ile anlatmaya başladı.
“Gardaşım bir gün pazardan bir inek aldım. Eve çekip geleceğim, mübarek hayvan arkamdan gelmiyor. Elinde bir at ile bir adam tebelleş oldu. (Yani yanımda belirdi.) Bana “Ağa ineği süreyim sana yardım edeyim mi?” diye sordu. Ben de edersen ediver arkadaşım sağ ol dedim. İneği bizim eve kadar sürdü. Ben de gel artık kahvaltı yapalım, bir acı gayfe içelim dedim. Atını bizim ahıra bağladık, eve çıktık gara Ismaylım. Yengen sağ olsun, beni misafire karşı heç mahçup etmez, gene öyle bol yemekler yapmış, önümüze getirdi. Yedik, üstüne gayfeleri içtik, şuradan buradan konuştuk. Hani öğünmek gibi olmasın garam, benim tarla tapan çok. (Konya’nın yakın köyü, şimdi ise artık belediye hududunda.) Oğlan uşak ayrı. Ahır samanlık bol, uşaklar şehre gettiler, köy zor geldi dabışlara, biz yengenle çiftçi buluruz, ektiririz diktiririz. Elimizi soğuk sudan sıcak suya değdirmeyiz. Hasadı kaldırırız. Saman bol, yem bol, dene (buğday, arpa) bol, yiyecek bol, pek biz de hayvan da bulunmaz. Bir yaylı araba. Atı bazen bir iki inek olur süt sağacak, böyle bir hayat süreriz.
İşte bizim misafir bizim bu durumu görünce Ismaylım bize çabuk ısındı. Bana dayı dayı der, yengene yenge yenge der. Neyse garam, kısa zamanda dostluk ilerledi. Adam cambaz (vilayetini ben biliyorum, ama ben de gizli kalsın) at alır, eşek satar. Satamadığını getirir, bizim ahıra bağlar. Aç ise karnını doyurur, atına eşeğine saman bol, yem bol, para pul yok oh ne ala memleket. Varsın yesin yedirsin gara ısmaylım, onu aramam. Yalnız her gelip gidişinde yahu dayı yengemi kışın boş zamanda bizim oraya bir alıp gelmiyorsun sana kırgınım der. Sitem ider gider. Baharın gelir iki üç ay yine at eşek alır satar gider, güzün gelir. Bir iki ay daha alır satar. Yine bu yıl giderken yahu dayı ne olursun bu sene bari yengemi al gel, şöyle uzunca bir misafirim olun ben de rahatlayayım dedi. Gitti bir kış günü deliliğim tuttu ellehem (galiba). Ulen nidecen hay gidi! Hanıma ülen hanım şu oğlan cambaz yeğen üsteleyip duruyor. Gel şunun yanına gidelim, birkaç gün kalalım hem esneğimiz esilir. (gönlümüz hoş olur hava alırız), hem de bir gezmiş oluruz dedim. Hanımın zorla göynünü ettim garam, trene bindik, kış kıyamet vardık yeğenin memleketineee. Verdiği edireseyi (adres) bulduk, sorduk yeğeni, aha şu kahvede dediler. İçeri girdim, yengen dışarıda hava soğuk, selam virdim. Masada kağıt oynamakla meşgul olan bizim yeğenin yanına sokuldum. Haydi, bakalım yeğen gelgel diye diye bizi getirttin bakalım dedim. Yüzüme mal gibi bakar ısmaylım, “Kime deyyon sen dayı” demez mi? Sana dirim oğlum ben Konya’dan İsmail dayın ulen, kafan hasta mı, beni bilemedin mi, bize gelin Konya’ya at alın eşek satan bizim ahıra bağlan ya dedim. Yok, dayı yanlışın var, ben ne Konya’ya varırım ne de at eşek alır satarım demez mi? Dabış ülen hay gidi bi çay bari söyler adam, o da yok. Dışarıdan hanıma seslendim gel hele avrat didim o gariban da çay içip de gideceğiz zannetti (herhal.) Hızlıca geldi zavallı. “Bak hanım şu bizim yeğen değil mi?” didim. Acaba ben bunadım filan mı diye hanıma da tasdik ettirdim. Evet, o didi. Bak hanım bizim yeğen bizi tanıyamadı, hadi gidelim, bu bize bir ders olsun didim. Gayfeden kıçımıza bakınarak çıktık, bir lokantada çorba içtik o gün vesaitte (vasıta) yok, ütelde yattık. Ertesi gün tekrar trenle Konya’ya geldik. “Allah Allah İsmail ağa ayıp olmuş, geçmiş olsun” dedim. “Amma dur garam, daha bitmedi” demez mi İsmail ağa? Aradan iki üç ay geçtiii geçmedi. Bir sabah erken yengenle kahvaltı yaparız, kapı çalındı, şöyle pencereye uzandım. “Ulen yanlış mıyım avrat bak bakayım bizim yüzsüz yeğen geldi” didim. Baktı o da tanıdı. “Dayı ben geldim ne yaparsınız, iyi misiniz?” demez mi? Sanki bizi tanımayan, gazımayan o değil. Heç bir şey olmamış gibi aynı eski samimiyet, amma bu sefer altında iyi bir at var. Haaa at tam DORU gayrı ısmaylım. Cedit yeni (hiç kullanılmamış), şöyle pavkırıyor. Dayı atı bağlayacağım. Bağla guzum, sen bizden iyi bilin ahırı sormaya ne hacet didim. Ahıra bağladı. Pencereden seslendim gel kahvaltı hazır dedim. Yooo dayı pazara yetişeceğim, hayvan alabilirsem alırım, alamazsam yarın gelirim. Aşağı inersen ata bir yem döküver didi. Oğlum ben inemem yemi samanı bol ver didim gitti. Hanıma dedim ki haydi hanım şu aşağıya, ahıra bir inelim ata bir bakalım didim. Bizim de ahırda bağlı kötü bir at var. İkimiz de ihtiyar olunca o kadar yemin samanın bolluğunda atı ihmal ettik. At biraz zayıf kaldı.
Hanım benden şüphelendi, aman herif otur şurada. Aşağıda ne yapacan dedi? Kalk ulen bizim atın alnına gün doğdu didim. Biz de bu gidiye bir Gonya külahı giydirelim, hakitti garim deyus didim. Aşağı indik ısmaylım, ahıra vardık. Amma dediğim gibi yeğenin atını gören benim olsun der.
İsmail ağan durur mu? Hanım şu yeğenin atını bizim içeri ahıra, bizim atın yerine bağla. Bizim kel atı da getir. Bunun yerine bağla didim. Hanım itiraz idecek oldu, amma onu da azarladım. Ve atların yerlerini de, kendilerini de değiştirdik. Hanım bana azıcık gızdı (kızdı sinirlendi demek), amma yine de didiğimi yaptı. Nire yapmayacak canım sıkkın.
O gün gelmedi yeğen ertesi sabah geldi. Dayı geldim, mal bulamadım. Falan kazanın pazarına gideceğim, atı salmaya geldim dedi. Oğlum gel kahvaltı yap didim. Olmaz dayı geç kalırım dedi. Eyi oğlum, sen bilirsin sal git atını didim. Adamın ahıra girmesi ile çıkması bir oldu. Dayı at değişmiş bu at benim at değil diye yukarı seslendi. Bilmem oğlum o attır bizde başka at yok didim. Olmaz dayı hele aşağı bir gel bu at benim değil diye feryat ediyor. Şöyle yavaşça aşağı indim. Yanına vardım garam, ensesine sokuldum. Gulağına oğlum bu at senin, dünden beri don değiştirmiş olabilir. Guzum iyi bak didim. Yok dayı ben tayımı bilmez miyim? Ben deli miyim yahu demez mi. İşte o zaman gafam gıvrayıverdi ısmaylım (yani canım çok sıkıldı demek.) Bizim iki kanatlı kapının küssüğünü (kapının ardına dayanan dayak) elime aldım. Ulen gidi sen değilsin de ben mi deliyim? Sen ne dabış (yaramaz hilekâr) adamsın. ORAYA (memleketine) VARIRIZ DAYINI TANIMAN: BURAYA GELİRSİN TAYINI TANIMAN. Gidi bir de ben deli miyim diye bana sorarsın derken küssüğü bunun enseye (boynuna) bir vurduydum ısmaylım. Süğsününün üstüne (yüzünün üstüne) bir gitti, oracıkta biraz yattı, ben eve goydum gettim. Yengen bana kızıyor, ayıp ettin elin adamına vurmakla deyyor, ona tersçe baktım, sesini kesti. Birez sonra adama baktım, o kötü ata binmiş bir gider amma. Haydi, dabış dayıyı emmiyi belle gayrı didim. İşte böyle bir iş geldi başıma, o adamdan da kurtulduk” diye çok tatlı bir tavırla gülerek başından geçen olayı bana anlatmıştı.
Allah gani gani rahmet eylesin, yattığı yer nur olsun, hoşça kalın
Ortalama Üye Değerlendirmesi
KAB H T A 1 E T2Q YN3 BL3 KTL U I 9 DNG SKU M
Gönderilen yeni yorum yok
Kilistra'da kış ve düğün resimleri eklenmiştir...
Konya Postası gazetesi yazarı İlker Mete Mimiroğlu'nun 18 Ağustos 2008 tarihli gazetede yayınlanan makalesini buradan okuyabilirsiniz. Yazara köyümüzle ilgili yaptığı çalışmalardan ve hassasiyetinden dolayı teşekkür ederiz.
Bugünkü bölümümüzde de, İlker Mete Mimiroğlu’nın, “ Günümüze ulaşabilen bir Ortaçağ kenti” makalesine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Receb-i şerifin ilk Cuma gecesi Regaib gecesidir. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, bu gecenin kıymeti daha da artmaktadır. Allahü teâlâ, bu gecede, mümin kullarına, ragibetler, yani ihsanlar, ikramlar yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua red olunmaz ve namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir.2012 Regaip Kandilini 24 Mayıs Perşembeyi Cuma'ya bağlayan gecede idrak edeceğiz. Kandiliniz mübarek olsun
Kilistra Gökyurt Kültür ve Turizm Derneğinin yapılan olağan genel kurulunda yeni dernek yönetimi seçilmiştir.
Tekkeli Osman Demir (Çavuş Osmanı) 19-Mart-2008 Çarşamba günü vefat etmiştir. Akşam namazı sırasında defnedilmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm hemşehrilerimize başsağlığı dileriz.
2008 YILI OLAGAN GENEL KURULU TOPLANTISI 17/2/2008 PAZAR GÜNÜ SAAT 13,00 DE DERNEK MERKEZİ (YAYLA GÜZİDE HANIM SOKAK GÜZİDE AP.No.18/A BAHÇELİEVLER / İST. ADRESİNDEDİR. İSTANBULDAKİ TÜM HEMŞEHRİLERİMİZİN GENEL KURUL TOPLANTISINA KATILIP YENİ YÖNETİM KURULU ve ORGANLARINI SEÇMELERİNİ KURUCU BAŞKAN OLARAK RİCA EDİYORUM.(Dernegimizin yaşaması için bu gereklidir.) LÜTFEN HERKEZ YANINDA BİRİNİ GETİRSİN
Hasan ATEŞCİ İst.Dern.Başk.
Yaklaşık 40 yıldır kazılar yapılan çatalhöyük ve (diğer iki höyük) Konya'ya gidildiğinde mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biridir. Konya’nın Çumra İlçesi sınırlarında olan bu höyük'te yapılan çalışmalar sonucunda 13 yapı katı açığa çıkartılmıştır. Zoldra ise Kilistra civarındaki diğer bir ilginç höyüktür.
Köylümüz Ali Baloğlu (Bittigilin Ali) 02-03-2009 günü vefat etmiştir. Cenazesi ikindi namazını müteakip üçler mezarlığına defnedilmiştir. Merhuma Allah tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileriz.
11. Geleneksel Gökyurt Köyü Kültür ve Turizm Şöleni
Geleneksel Şölenimizle ilgili bilgiler aşağıdaki gibidir. Tüm köylülerimize önemle duyurulur.
Köyümüz'ün gazisini kaybettik
Kilistra Antik kenti M.S. 7. y.y'da Kapodokya benzeri yumuşak kayaların oyulması ile bir çok kaya yerleşmesi oluşturulmuştur. 1998 yılında giderleri il özel idare müdürlüğü tarafından karşılanmak üzere Konya Müze Müdürlüğü adına yapılan kurtarma kazısı çalışmalarında, Haç Planlı Şapel, Sümbül Kilise, Büyük Su Sarnıcı ve Şırahanelerde temizlik, restorasyon, çevre düzenlemesi yapılmıştır.
Hemen çevresindekiler yanına yaklaşıp, neye baktığını acaba neyin noksan olduğunu sordular sanırım. Kulaklığını eliyle iyice kulağına yerleştiren İnönü merhum, yarı soranlara, yarı da mikrofona doğru yükselen sesiyle şunları söyledi: “Hani benim kader arkadaşım, silah arkadaşım, can dostum sakallı Memiş’im yok mu?” dedi. Devamı için Ünlülerimiz linkini veya burayı tıklayabilirsiniz.
Sayın İsmail Detseli'nin TYB (Türkiye Yazarlar Birliği) binasında, yeni kitabı için tanıtım ve imza günü vardır. Tüm hemşehrilerimiz imza gününe davetlidir. Yer : TYB Binası Tarih : 21 Temmuz 2010 Saat: 11:00
Sayı İsmail Detseliden bir çalışma daha.. Babamızdan dedemizden dinlediğimiz, hayal meyal hatırladığımız Arzu ile Kamber masalı artık arşivimizde yer alıyor. Arzu ile Kamber Masalını okumak için burayı tıklayınız veya Hikaye ve Masallar bölümümüzden okuyabilirsiniz.
Derneğimizin çeşitli tarihlerde İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde gerçerkleştirdiği ziyaret gezileri ve neticeleri aşağıda belirtilmiştir. Gezilerde görüşülen köylülerimiz birlik ve beraberlik içerisinde köyümüzün kalkınması için tüm gayretleri göstereceklerini belirtmişlerdir.
Sayın İsmail Detseli'nin Memleket Gazetesi'nde çıkan yazısı. Orjinali için bu linki tıklayabilir veya buradan okumaya devam edebilirsiniz.
İsmail DETSELİ
Köyümüzden Süleyman Güney (Kıbrıslılaın Süleyman) vefat etmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm köylümüze başsağlığı dileriz.
Kilistra (Gökyurt) Kültür ve Turizm Derneği Yönetim Kurulu
Tüm İslam aleminin ve Gökyurt'lu hemşerilerimizin bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi mübarek olsun. Bu mübarek gecenin Vatanımıza, Milletimize ve Tüm İsalam alemine hayırlar getirmesi dileğiyle.
Dernek Yönetim Kurulu
Derneğimizin kısa mesaj ile üyelerimizi bilgilemdirme sistemi faaliyete geçmiştir...Vefat, düğün, hastalık gibi hemşerilerimizin özel veya acılı günleri kısa mesaj sistemi ile duyurulacaktır. Bu bağlamda üyelerimizin ve hemşerilerimizin dernek yönetimi ile irtibata geçerek cep telefon numaralarını güncellemeleri gerekmektedir. Bu konuda göstereceğiniz hassasiyet için şimdiden teşekkür ederiz.
Tüm İslam aleminin ve değerli köylülerimizin Ramazan Bayramını kutlar daha nice bayramlara sağlık mutluluk birlik ve beraberlik içinde erişmelerini dileriz.
Bizim köyümüzün yüksek ve efsanevi bir tarihe sahip olan Alisumas Dağının zirvesine yakın olan bir pınarın efasnesini anlatacağım bu yazımda. İsmail Detseli Yazının devamını okumak için bu linki veya Hikaye ve Masallar bölümümüzdeki ilgili yeri tıklayabilirler.
İstanbul'daki Geleneksel Pikniğimiz daha önceden açıkladığımız Çatalca'daki yerde yapılmayacaktır. Bu seneki piknik yeri olarak "Beykoz Korusu'nda 3 Haziran 2007 Pazar günü yapılacaktır.
Tüm Hemşehrilerimize duyurulur. HASAN ATEŞCİ İst. Denek Başkanı
23 Eylül 2009 Çarşamba İsmail Detseli’nin Memleket Gazetesi’ndeki yazısı. Ah o eski Ramazanlar: Eskiden beridir Anadolu’muzda Ramazan ayının atmosferi bir başka olur. Tabii Konya’mızda ve civar dağ köylerinde bu Ramazan’a yaklaşım bir başkadır.
29 Mart 2009 tarihinde Ülkemizde yerel seçimler yapılmıştır. Her İl, İlçe, Belde ve köylerimiz 5 yıl süreyle kendilerini yönetecek kişileri seçmek amacıyla sandık başına gitmiştir.
Berat Kandili, Yüce Rabbimiz nezdinde beratımıza vesile olduğu, Rabbimizin affediciliğine ve bağışlayıcılığına sığınmayı öğrettiği gibi, aynı zamanda kırılan kalpleri onarma, dargınlık duvarlarını yıkma, kin, nefret ve intikam duygularını aşma günüdür. Yaradan’ın affına erebilmek için yaradılanı affetme günüdür. Diyanet İşleri Başkanlığının Mesajını okumak için tıklayınız
Kilistralı esnafların tanıtıldığı 'HARMANLAR' bölümü eklenmiştir
Selçuk Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Araştırma Görevlisi Bizantolog İlker Mete Mimiroğlu, Eşi Araştırma Görevlisi Arzu Mimiroğlu ve bölüm öğrencileri, köyümüzü ve Alısumas Tepesini kapsayan araştırma gezisi düzenlediler.
Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait 500’e yakın eserin bulunduğu, 9 bin yıllık tarihe beşiklik eden tarih ve kültür şehri Konya, turizmde sadece Mevlânâ Müzesi, İnce Minare ve Karatay Müzesi ile tanındığı için yeterince yabancı turist çekemiyor.
Türkiye'yi ağlatan kazada 2 kayıp da bizim köyden..
Ürgüp Göreme'ye geziye giden 2-A sınıfı öğrencilerini taşıyan otobüs, Aksaray'da kaza yapmış ve 33 öğrenci ve veli kazada hayatını kaybetmişti.
Kurban Bayramınızı en içten duygularla kutlar yaşam boyu sağlıklar dilerim
YÖNETİM KURULU ADINA B Ş K Ragıp K A D I O Ğ L U
Karun Hazinesi'ne ait kanatlı denizatı biçimindeki altın broşun, Uşak Arkeoloji Müzesi'nden çalınıp yerine sahtesinin konulması müzelerdeki güvenlik açığını bir kez daha gündeme getirdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı soruşturmanın devam ettiğini söylerken, Karun Hazinesi'nin Türkiye'ye kazandırılmasında emeği geçenler ise hırsızlık olayına haklı olarak daha fazla tepki gösteriyor. Ülkemiz müzelerinde çok değerli kültür hazineleri sergileniyor, ancak gelişmiş teknolojilere dayalı güvenlik sistemleri ne yazık ki hala yok.
GİDESİM GELDİ
Yıllardır ayrıyım Gökyurt köyünden Çok özledim bir gün gidesim geldi Köy içinde yaren ahbap dolaşıp Eş dostuma bir selam edesim geldi
Sayın İsmail Detseli'nin şiirni okumak için bu linki tıklayınız veya Sizden Gelenler Bölümünü ziyaret edinizi
Mevlüt Saatçi ve Bitti Hüseyin'i ni kaybettik...
Konya Büyükşehir Belediyesi, Ticaret Odası, Sanayi Odası, Ticaret Borsası, Esnaf ve Sanatkarlar Odalar Birliği, Türsab, Gazeteciler Cemiyeti, Turistik Belgeli Konaklama ve Yiyecek İçecek Tesisleri, Otelciler Odası, Lokantacılar Odası ve üye sivil toplum kuruluşlarıyla yapılan ortak çalışmalar sonucu Konya’nın 7 harikası Mevlana Kültür Merkezinde ve Kule Site Alışveriş Merkezinde oylanıyor.