Okunma Sayısı : 4922
Varlıklı bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmişti Asiye. 1918’li yıllarda aile, evin büyüğü sayılan İbram amca ile iki kardeş eşleri ve çocukları geleneklere uygun olarak saygı sevgi hoşgörü çerçevesinde ayni çatı altında ayni evi paylaşıyorlardı. Evde Osmanlı geleneği olarak iki kardeşten büyüğü askere alınmamış, küçüğü Hüseyin asker olmuş. Çanakkale’ye gitmiş, yıllar boyu süren savaşlar sonunda birçok cephede savaşan ve bu savaşlarda yenik düşen Osmanlı imparatorluğunun orduları müttefik devletlerinin kararı ile lağvedilmiş, silahtan arındırılmış, ülke yer yer işgal edilmiş, 1917’de askerden gelen Hüseyin Efendi burada aldığı şarapnel yaraları ile pek yıkılmamıştı. Ama Osmanlı’nın yıkılışı onun verem hastalığına tutulmasına sebep olmuş. Ve 1917 sonunda Hakk’ın rahmetine kavuşmuş.
Bu arada 1918’de babasız dünyaya gelen Asiye daha hiçbir şeye aklı ermezken annesine, yine evde dul kalan kardeş eşine ve onun yetim çocuklarını sahiplenmeyi, himaye etmeyi uygun kılan geleneklere uyarak kardeşinin karısı Keziban kadını. Eski eşi Mümine hanıma dahi danışmadan üzerine zaten aynı evde oldukları için bir imam nikâhı ile kuma olarak alıvermiş.
Bu duruma evde hiç kimsenin itiraz hakkı da yokmuş ve de olmamış. İpram (İbrahim) ağanın da Keziban’la beraberliğinden bir de Burhan isminde oğlu dünyaya gelmiş, zaten Mümine hanımdan da 1918’li bir oğlu ve bundan büyük iki tane de kızı varmış. Bu hayat böyle çilelerle ve entrikalarla, bazen de neşe ile gelip geçmiş. Osmanlı’dan sonra kurtuluş savaşı yapılmış, İpram ağa o savaşlara geri hizmette katılmış ve nihayet cumhuriyet kurulmuş. Ordular ve devletimiz düzenli bir devlet durumuna gelmiş, ama ne var ki dünyanın karmaşıklığı halen devam etmektedir. Azgın devletler küçük veya büyük olsun gözüne kestirdiği ülkeler üzerinde tahakküm olabilmek için savaşlara devam etmişler ve bunun ardı arkası kesilmiyormuş.
Nihayet 1938’de Alman harbi ve İkinci Dünya Savaşı baş göstermiş, bizim Türkiye Cumhuriyeti de Alman hükümeti yanında yer almış. Bu arada İpram ağanın oğlu İsmail de askerlik çağına gelivermiş, kardeşinin kızı Asiye de güzeller güzeli olmuş. Ellere verilecek bir kız değilmiş, bunu gören ve sezen, hem babalık hem de amcalık eden İpram ağa nasıl olsa her şeyde iç içeyiz diye bu kızı oğlu İsmail asker olmadan oğluna almaya ve köyün ağır olan işlerinin daha iyi daha çabuk görüleceğine inanmış. Yine herifliğini ortaya koyarak kimseye danışmadan bu işi oldubittiye getirip daha büyük kızları evde dururken oğlu İsmail ile Asiye’yi imam nikâhı ile evlendirivermiş. Bu arada eski eşi Mümine’den bir oğlu daha olmuş adını Ali koymuş, sonra aldığı eşi Keziban’dan da bir oğlu vardı zaten Burhan adlı derken hane kalabalıklaşmış. İşte daha ne evliliğin tadına ne de dünya işlerinin tadına varamadan İsmail asker oluvermiş, Alman harbi, dünya harbi bu, ne olacağı kestirilir mi? Uzunca sürmüş. Bizim güzeller güzeli Asiye de ne kocaya vardığını ne de evlendiğini bilmiş. Yıllar böyle geçerken İpram ağanın evdeki kızları emmi kızları olan gelin Asiye’yi ezmeye ve horlamaya başlamışlar.
Bu ızdırapa dayanamayan Asiye her gün anneciğine ağlar, derdini dökermiş, ama ne çare ki o da bir sürü dert içinde onun derdine derman olamıyormuş. Baba ve emmi olan İpram ağa da artık taraf tutar olmuş ve sonradan gelenleri o da ezmeye başlamış.
Zalimin zulmü çabuk olur derlermiş ya işte bu zuhur etmiş ve İpram ağa aniden hastalanmış ve iki gün içinde ölüvermiş. Aile başsız kalınca kimin nereye gideceği belirsizleşmiş, evde dirlik düzen kalmamış derken askerde olan İsmail’e haber salınmış baban öldü diye. İsmail kısa süreliğine izin alıp gelmiş, askerliğini Trakya tarafında yaptığından köylülerinin İstanbul da çalışmalarından dolayı bazen köyden haber alabiliyormuş.
İsmail asker olduktan sonra evde istediği gibi at oynatamayan küçük kardeşi Ali, abisinin eşi Asiyeyi başka başka şeylerle suçlar olmuş. İzin için şehre gelen İsmail kardeşi Ali ve köyünden bazı arkadaşlarının şehirde bir şeyler satmak için geldiklerini görünce sevinmiş ve hep beraber zamanın vasıtası olan merkeplerle köy yoluna çıkarlar. Yalnız İsmail arkadaşlarının kendine bir tuhaf baktıklarını hisseder ve sorar? Bana neden öyle bakıyorsunuz? Cevap alamayınca sıkıştırır ve köyün yakınlarına gelince merkepleri durdurur onlarda köydeki durum hakkında bilgi alır maalesef pekiyi şeyler söylemezler İsmail e oda bunları kimselere sorup doğruluğunu tas dikletmeden orada geriye döner ve köye gelmeden yüzünü tutar gider geri askere. Yine yolu İstanbul’a uğrar orada bulunan akrabası sayılan bir büyüğe varır benim karım için kötü şeyler söylediler benimde bu iş ağırıma gitti hiç köye varmadan yengem ve kaynanam olan kadını hatta annemi kardeşlerimi bile görmeden geri geldim köyden bir gelen gidenle şu boş kağıdını karıma gönderiver der. Adamın oğlum yapma o asiye öyle bir kız değil bunlar iftira olabilir dediyse de söz dinletemez ve o emanet kağıdı köye keziban kadına verilmek üzere bir gidenle gönderir. Zaten evlenmede boşanmada erkelerin iki dudağı arasından çıkan söze bağlı olduğu yıllardır tamam asiye kız boş düşer. Evde tutunamayan Keziban kadın evden oğlu Burhanı ve kızı Asiye’yi de alarak ayrılmak için bir geçici (göçebe iğreti oturulan evlere denir) ev ararken a köyün ileri gelen ailelerinden Arapların murat ağa keziban kadınla evlenmek için dünür gönderir. Keziban kadın bunu bir kurtuluş ve çocukları için sığınma sayar Murat ağanın çocukları da kabulüm zaten benim de çocuğum yok demesi ile bu izdivaca hemen evet der.
Cicim ayları sürerken
Arap oğlu murat ile evlenen Keziban kadın yeni bir yuva kurmanın ve evlatlarına sahip olan bir babalık bulmanın sevinci ile yeni evine ve yeni kocasına sadakatle ve zelve sarılır.
Yuva böyle hoş ve mutlulukla sürerken Arapoğlu Murat denen Keziban hanımın güvendiği kocası şeytana kanar ve evlatlığı Asiye’nin cazibesine dayanamaz ve bir gece Asiye’yi rahatsız ederek ondan faydalanmak ister. Bu duruma çok sinirlenen Asiye tabi babalığının bu isteğini şiddetle reddeder. Ve onu köye rezil rüsva edeceğini söyleyerek o gece başından savar.
Ama bu Asiye için büyük bir yıkım olur ve ertesi günü durumu annesine açar ve bu evde durmayacağını, kendisine yeni bir hayat kurmak için gözüne her şeyi aldığını söyler ve gündüzleri anasının yanında görünmeye çalışarak köyden bu durumu gizler. Geceleri ise bazı çok sevdiği eski komşu kız arkadaşlarında bazen de kendisine çok yakın bulduğu güvendiği akrabalarında kalmaya başlar. Ama babalık bakar ki Asiye kimseye bir şey söylemiyor ,onu yine tenha bulduğu yerde sıkıştırmaya başlar. Komşu ve akrabalarda kalma günleri de kısa sürer Asiye için ve kış aniden bastırır. Kışın bütün şiddeti bir kabus gibi çöker köyün ve Asiyenin üstüne, asiye daha evvelden komşuları olan ve evlenip fakir ama mutlu bir yuva kuran kendisinden 4 yaş küçük Salih ile 5 yaş küçük hanımı Meryem’e çok gidip gelmektedir. Salih’in bu kadının çok gelme durumuna pek gönlü olmasa da Meryem gelin Asiyenin zor durumunu bildiğinden ona daima kapılarını açar gece kocası baranadan gelirken (arkadaşları ile gece sohbet oturması) onu ya bir tanıdığına gönderir ya da evinin altında hayvanların barınağında (ahırda) yatmasına göz yumar. Yine böyle bir gece Meryem le asiye oturmuş dertleşirlerken Salih’in kapıda sesi duyulur. Hayret Salih her günkünden erken gelmiştir bu durumdan ikisi de hem şüphelenirler hem de korkarlar. Meryem asiye yi zoraki bir kenara kapatıp kocasına neden erken geldiğini sorar? Kocası bizim ağanın oğlu sünnet oluyor haftaya ben ağanın atı ile yarın nahiyeye gidip Nahiye Müdürü Candarma gomutanı ve Nüfus Müdürünü davet edip geleceğim gerçi kar çok ama ağanın atı kuvvetli beni kuş gibi bir günde götürüp getirir sen hemen sabah için biraz azık koy torbaya. Ben ağanın atını getirdim onu ahıra bağlayım der. O atı bağlamaya gittiğinde Meryem hemen Asiye buradan kaç başka yerde kal kardeşim dünde Salih seni sordu yine geliyor mu deyi? Ben gelmiyor dedim eğer bir daha gelirse eve alma köyde dedi kodu olur bir dul avradın evimde olmasından rahatsız olurum dedi aman gardaşım benimde yerimi pirelendirme ne olursun der. Oysa Salih seni ablası kadar sever amma köy yeri burası laftan da gorkar Asiye aba der. Asiye’nin yüzünde bir sevinç olur ve tamam Meryem gardaşım sağ ol zaten bir daha gelmeyeceğim sen hakkını halel et der gülerek kaybolur Meryem de bu duruma hayret eder. Sabahın erken saatinde daha Salih evden çıkmadan Salih’in gideceği yolun kıyısına iner Asiye başlar atıyla Salih i beklemeye.
Asiye Salih’e kendisinide götürmesi için yalvarıyor.
Salih atın eyerinin yan püsküllerini ve uzun kuyruğunu kardan etkilenmesin diye kenardan toplar ve bağlar çünkü yerde bir metreden fazla kavrardır. Ata tam binecek sanki gaipten gelir bir ses duyar Salih abam bekle diye, etrafına saf saf bakınırken kenardaki su sarnıcından asiye çıkar ve yanına gelir abam ben seni kardeşim burhan kadar severim beni bu köyden kurtar ben seninle nere gidersen gideceğim der. Salih asiye abla bu at bu karda ikimizi de götüremez sonra gideceğimiz yer 35-40 km yer yapma dediyse de Asiye yi başından savamaz. Sonra derki aba bak şimdi köyden ağalarım beni takip ediyorlar. Seni yanımda görürlerse bunun hesabını gelince benden sorarlar adamlar nüfuzlu kişiler hem ekmeğimden olurum hem de beni çok döverler der. Asiye derki ben seninle beraber buradan gitmeyim ben şu yoldan gideyim sende doğru yoldan git çakıl deresinde buluşalım oradan sonra zaten bizi göremezler sonra sen maraklanma ben ata falan binmem yanında gideyim ve olursun gardaşım itin köpeğin olayım diye ağlayarak çok yalvarır.
Salih şöyle düşünür. Nasıl olsa ben at ile ondan evvel çakıl dersine varırım o bana yetişemez ve onu bırakır giderim diye düşünür. Ama düşündüğü olmaz zor oyunu bozar derler ya Salih daha çakıl deresine varmadan Asiye oraya varır ve Salih te onu dedikleri yerde bekler bulur.
Ve Salih atın üzerinde Asiye ise atın terkisinde eyerin püskülünü tutarak 10 kö re kadar yol giderler. Salih bakar ki Asiye’nin pes edeceği yok zaten kar şalvarının paçalarında büyük büyük buzlar haline gelmiştir ama artık yerlerde karda zayıflamıştır 30-40 santime düşmüştür.
Köylerinin sürekli arazi konusunda kavgalı yaşadıkları bir köy olan karakeçili köyünün içinden geçmek mecburiyeti vardır. Ama bu da Salih in işine gelmemektedir.sebep buralarda tanıdıkları çok olan ağasının atını da bilenler vardır bu kadınla gidişinin duyulmasını istemez.
Bunun en iyi çıkar yolu Salih başındaki kasketini Asiye nin başına sırtında üşümemek için giydiği eski askeriye kaputunu da sırtına giydirir ve köyün alt çıkışında iyi bildiği bir yeri Asiye abasına tarif eder orda bekle buluşalım bende köyün kenarından dolaşayım der. Ve anlaştıkları gibi yürürler.
Ne varki iş istedikleri gibi yürümez ve köyün kıyısında bulunan bir davar ağılı ve evlerin yanından geçmekte olana Salih e evin 6-7 tane köpeği saldırır.
Köpeklere karşı koymayı iyi bilen Salih bu kadar köpek ile baş edemez ve saldıran köpeklerin daha fazla yanaşıp ta ısırılmamak için yere çöker.(bu durumda köpek insana saldırmaz) biraz bekler ama köpeklerin gideceği yoktur. Ev sahiplerine seslenir onlara da sesini duyuramaz ve acemi enik olduğu belli olan çok saldıran köpeğe karların altından çıkardığı 3 -4 tane taş ile eniğe vurur ve onun kaçması ile öbürleri de kaçar biraz gecikme ile birlikte korkarak kendisini beklemekte olan asiye abasının yanına varır ve durumu anlatır. Biraz daha gittikten sonra ikinci üçüncü köyler gelmeye başlar önlerine ve üçüncü köyde asiye kalmak ister. Salih aba burada tanıdığın var mı kimde kalacaksın deyince. Asiye otur şuraya Gardaşım der Salih bir taşın üzerine oturur dinler Asiye bak Salih abam ben daha henüz bakire bir kızım benim hakkımda köyde dedi kodu yapanlara hiçbir zaman hakkımı helal etmeyeceğim. Bu zamana kadar alnım ak yüzüm pak gezdim delikli taş yerde kalmaz derlerdi atalarım bende kalmam inşallah bir hayırlı nasip verir Allah ım bana der hadi sana uğurlar olsun beni sen hiç görmedin bunu iyi bil devre yanından uzaklaşıverir. Salih zaten çok yakın kalan nahiyeye gider oradaki ağasının devlet ricali arkadaşlarını sünnet düğününe davet eder ve nüfus müdürünün hanımının verdiği yolluk azıkla birlikte tekrar köye gece geç vakitte döner.
Salih’i arayan bir adam var Aradan ortalama bir yıla yakın bir zaman geçer ve senenin son ayları kışa doğru gelmektedir
Salih yine köylüleri ile dağdan topladıkları odunları şehirde pazarlamak için her iki günde bir merkepleri ile şehre 40 km yolu gelip odunlarını satıp evinin rızkını kazanmaktadır.
Her akşam ve sabah köylüleri ile buluştukları bir yer olan şehrin yakınında bir köyün pelit bahçesi yanı vardır. Daima geçe gelen ve erken gelen arkadaşlar orda buluşurlar bu şehrin civarında olan iki üç köyden herkesler zamanın kıtlık ve yokluğunu yaşamaktadır. Gelip geçen yolculara ne buyurun derler nede merkeplerine bir avuç saman verirler hoş hepsine buyurun deseler zaten hakkından gelemezler bu kadar gelip giden yolcunun. Onda dolayı kimsede böyle bir davet beklemez o köylerden. Ama bir adam var ki daima gelen geçeni bekler ve onlara nerelisiniz der? Onlar Yeşilbağ köyünden adam var mı içinizde? Var bizler oralıyız. Sizin köylü bir Salih varmış. Destelerin Salih diye onu tanır mısınız? Tanırız onu bana bir buluverin. Niye ağa sen o Salih i sen nerden tanın? Ben tanımamda onu bir tanıyanın emanetini verecem ne olur bir geldiğinde bana onu gösterin der. Olur deyip geçerler.
Onlarda bu durumu Salih e aktarırlar. Salih de doğrusu bu yabancı adamın aramasından ürperir. Çünkü bir tanıdığı yoktur buralar da. Yine bir akşamüzeri pelit bahçesinde arkadaşları ile buluşmuşlar köye tam köye hareket edecekler içlerinde Salih te var. Bakarlar adam yine karşıdan bunlara doğru geliyor. Arkadaşları Salih senin adamın geliyor derler. Salih bakar hiç tanımadığı bir adam. Salih var mı içinizde arkadaşlar? Yarı korku ile Salih benim ağa sen ne yapacaksın beni deyince. Adam yanına yaklaşır ve Salih bize gideceğiz seni Asiye aban istiyor der. Salih arkadaşlarına arkadaşlar siz gidin eşime söyleyin ben ya gece gelirim yada yarın beraber gideriz beni bir akrabam çağırıyormuş der ve arkadaşlarının donuk bakışları arsında kır oğlanın Tahir diye kendini tanıtan adamla merkepleri ile beraber köyün sokakları arasında gözden kaybolur.
Salih çekinerek vardığı evin kapısında 7-8 ay önce bir kış günü yabancı bir köyde yalnızca bırakıverdiği Asiye ablası ile karşılaşınca şaşırır. Utansın mı? Sevinsin mi? Ne yapsın bir türlü kara veremez ve şaşkın sağa sola bakınırken merkepleri ahıra koyup gelen asiye ablasının haydi gardaşım niye böyle dondun kaldın gir eve yemek hazır demesi ile uykudan uyanır gibi uyanır. Ve eve geçerler. Asiye bak gördün mü? Gardaşım Salih Allah nelere kadirdir.
İşte çok şükür bu güzel insanı yani şu gördüğün Tahir enişteni bana eş ve koca olarak veriverdi. O rabbime binlerce şükür öyle mutluyum ki anlatamam. Benim bu mutluğumda ve felaketlerden kurtuluşumda senin büyük payın var onun için sen benim dünya ahiret kardeşim olarak kalacaksın buralardan geçerken öyle geceleri yola falan gitmeyeceksin bu evde her zaman yerin var ve olacak misafir değil kardeş ve ev sahibi gibi girip çıkacaksın der.
Not: Değerli okurlarım bu hikâye Konyamız’a ait bir yaşanmış hikâyedir. Hikayenin kahramanlarından yoksa da akrabalarından yaşayanlar hikayeyi bilenler vardır. Onun için köy isimlerini ve kahramanların gerçek isimlerini değiştirerek yazdım, ben kahramanlar ile birebir tanıştım. Saygılarımla
Ortalama Üye Değerlendirmesi
FGS 3RW J E G H DX9 W S4H 93I 9 R K MEM 4 Q3R
Gönderilen yeni yorum yok
Selçuk Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Araştırma Görevlisi Bizantolog İlker Mete Mimiroğlu, Eşi Araştırma Görevlisi Arzu Mimiroğlu ve bölüm öğrencileri, köyümüzü ve Alısumas Tepesini kapsayan araştırma gezisi düzenlediler.
Berat Kandili, Yüce Rabbimiz nezdinde beratımıza vesile olduğu, Rabbimizin affediciliğine ve bağışlayıcılığına sığınmayı öğrettiği gibi, aynı zamanda kırılan kalpleri onarma, dargınlık duvarlarını yıkma, kin, nefret ve intikam duygularını aşma günüdür. Yaradan’ın affına erebilmek için yaradılanı affetme günüdür. Diyanet İşleri Başkanlığının Mesajını okumak için tıklayınız
Hemen çevresindekiler yanına yaklaşıp, neye baktığını acaba neyin noksan olduğunu sordular sanırım. Kulaklığını eliyle iyice kulağına yerleştiren İnönü merhum, yarı soranlara, yarı da mikrofona doğru yükselen sesiyle şunları söyledi: “Hani benim kader arkadaşım, silah arkadaşım, can dostum sakallı Memiş’im yok mu?” dedi. Devamı için Ünlülerimiz linkini veya burayı tıklayabilirsiniz.
Konya Büyükşehir Belediyesi, Ticaret Odası, Sanayi Odası, Ticaret Borsası, Esnaf ve Sanatkarlar Odalar Birliği, Türsab, Gazeteciler Cemiyeti, Turistik Belgeli Konaklama ve Yiyecek İçecek Tesisleri, Otelciler Odası, Lokantacılar Odası ve üye sivil toplum kuruluşlarıyla yapılan ortak çalışmalar sonucu Konya’nın 7 harikası Mevlana Kültür Merkezinde ve Kule Site Alışveriş Merkezinde oylanıyor.
Receb-i şerifin ilk Cuma gecesi Regaib gecesidir. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, bu gecenin kıymeti daha da artmaktadır. Allahü teâlâ, bu gecede, mümin kullarına, ragibetler, yani ihsanlar, ikramlar yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua red olunmaz ve namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir.2012 Regaip Kandilini 24 Mayıs Perşembeyi Cuma'ya bağlayan gecede idrak edeceğiz. Kandiliniz mübarek olsun
Köyümüz'ün gazisini kaybettik
Köyümüzden Süleyman Güney (Kıbrıslılaın Süleyman) vefat etmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm köylümüze başsağlığı dileriz.
Kilistra (Gökyurt) Kültür ve Turizm Derneği Yönetim Kurulu
Konya Postası gazetesi yazarı İlker Mete Mimiroğlu'nun 18 Ağustos 2008 tarihli gazetede yayınlanan makalesini buradan okuyabilirsiniz. Yazara köyümüzle ilgili yaptığı çalışmalardan ve hassasiyetinden dolayı teşekkür ederiz.
Bugünkü bölümümüzde de, İlker Mete Mimiroğlu’nın, “ Günümüze ulaşabilen bir Ortaçağ kenti” makalesine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Karun Hazinesi'ne ait kanatlı denizatı biçimindeki altın broşun, Uşak Arkeoloji Müzesi'nden çalınıp yerine sahtesinin konulması müzelerdeki güvenlik açığını bir kez daha gündeme getirdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı soruşturmanın devam ettiğini söylerken, Karun Hazinesi'nin Türkiye'ye kazandırılmasında emeği geçenler ise hırsızlık olayına haklı olarak daha fazla tepki gösteriyor. Ülkemiz müzelerinde çok değerli kültür hazineleri sergileniyor, ancak gelişmiş teknolojilere dayalı güvenlik sistemleri ne yazık ki hala yok.
Bizim köyümüzün yüksek ve efsanevi bir tarihe sahip olan Alisumas Dağının zirvesine yakın olan bir pınarın efasnesini anlatacağım bu yazımda. İsmail Detseli Yazının devamını okumak için bu linki veya Hikaye ve Masallar bölümümüzdeki ilgili yeri tıklayabilirler.
Derneğimizin çeşitli tarihlerde İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde gerçerkleştirdiği ziyaret gezileri ve neticeleri aşağıda belirtilmiştir. Gezilerde görüşülen köylülerimiz birlik ve beraberlik içerisinde köyümüzün kalkınması için tüm gayretleri göstereceklerini belirtmişlerdir.
11. Geleneksel Gökyurt Köyü Kültür ve Turizm Şöleni
Geleneksel Şölenimizle ilgili bilgiler aşağıdaki gibidir. Tüm köylülerimize önemle duyurulur.
Kilistra Antik kenti M.S. 7. y.y'da Kapodokya benzeri yumuşak kayaların oyulması ile bir çok kaya yerleşmesi oluşturulmuştur. 1998 yılında giderleri il özel idare müdürlüğü tarafından karşılanmak üzere Konya Müze Müdürlüğü adına yapılan kurtarma kazısı çalışmalarında, Haç Planlı Şapel, Sümbül Kilise, Büyük Su Sarnıcı ve Şırahanelerde temizlik, restorasyon, çevre düzenlemesi yapılmıştır.
Mevlüt Saatçi ve Bitti Hüseyin'i ni kaybettik...
İstanbul'daki Geleneksel Pikniğimiz daha önceden açıkladığımız Çatalca'daki yerde yapılmayacaktır. Bu seneki piknik yeri olarak "Beykoz Korusu'nda 3 Haziran 2007 Pazar günü yapılacaktır.
Tüm Hemşehrilerimize duyurulur. HASAN ATEŞCİ İst. Denek Başkanı
Kilistralı esnafların tanıtıldığı 'HARMANLAR' bölümü eklenmiştir
2008 YILI OLAGAN GENEL KURULU TOPLANTISI 17/2/2008 PAZAR GÜNÜ SAAT 13,00 DE DERNEK MERKEZİ (YAYLA GÜZİDE HANIM SOKAK GÜZİDE AP.No.18/A BAHÇELİEVLER / İST. ADRESİNDEDİR. İSTANBULDAKİ TÜM HEMŞEHRİLERİMİZİN GENEL KURUL TOPLANTISINA KATILIP YENİ YÖNETİM KURULU ve ORGANLARINI SEÇMELERİNİ KURUCU BAŞKAN OLARAK RİCA EDİYORUM.(Dernegimizin yaşaması için bu gereklidir.) LÜTFEN HERKEZ YANINDA BİRİNİ GETİRSİN
Hasan ATEŞCİ İst.Dern.Başk.
Kilistra'da kış ve düğün resimleri eklenmiştir...
Sayı İsmail Detseliden bir çalışma daha.. Babamızdan dedemizden dinlediğimiz, hayal meyal hatırladığımız Arzu ile Kamber masalı artık arşivimizde yer alıyor. Arzu ile Kamber Masalını okumak için burayı tıklayınız veya Hikaye ve Masallar bölümümüzden okuyabilirsiniz.
Derneğimizin kısa mesaj ile üyelerimizi bilgilemdirme sistemi faaliyete geçmiştir...Vefat, düğün, hastalık gibi hemşerilerimizin özel veya acılı günleri kısa mesaj sistemi ile duyurulacaktır. Bu bağlamda üyelerimizin ve hemşerilerimizin dernek yönetimi ile irtibata geçerek cep telefon numaralarını güncellemeleri gerekmektedir. Bu konuda göstereceğiniz hassasiyet için şimdiden teşekkür ederiz.
Tüm İslam aleminin ve değerli köylülerimizin Ramazan Bayramını kutlar daha nice bayramlara sağlık mutluluk birlik ve beraberlik içinde erişmelerini dileriz.
Dernek Yönetim Kurulu
Türkiye'yi ağlatan kazada 2 kayıp da bizim köyden..
Ürgüp Göreme'ye geziye giden 2-A sınıfı öğrencilerini taşıyan otobüs, Aksaray'da kaza yapmış ve 33 öğrenci ve veli kazada hayatını kaybetmişti.
Sayın İsmail Detseli'nin TYB (Türkiye Yazarlar Birliği) binasında, yeni kitabı için tanıtım ve imza günü vardır. Tüm hemşehrilerimiz imza gününe davetlidir. Yer : TYB Binası Tarih : 21 Temmuz 2010 Saat: 11:00
Tüm İslam aleminin ve Gökyurt'lu hemşerilerimizin bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi mübarek olsun. Bu mübarek gecenin Vatanımıza, Milletimize ve Tüm İsalam alemine hayırlar getirmesi dileğiyle.
Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait 500’e yakın eserin bulunduğu, 9 bin yıllık tarihe beşiklik eden tarih ve kültür şehri Konya, turizmde sadece Mevlânâ Müzesi, İnce Minare ve Karatay Müzesi ile tanındığı için yeterince yabancı turist çekemiyor.
29 Mart 2009 tarihinde Ülkemizde yerel seçimler yapılmıştır. Her İl, İlçe, Belde ve köylerimiz 5 yıl süreyle kendilerini yönetecek kişileri seçmek amacıyla sandık başına gitmiştir.
23 Eylül 2009 Çarşamba İsmail Detseli’nin Memleket Gazetesi’ndeki yazısı. Ah o eski Ramazanlar: Eskiden beridir Anadolu’muzda Ramazan ayının atmosferi bir başka olur. Tabii Konya’mızda ve civar dağ köylerinde bu Ramazan’a yaklaşım bir başkadır.
Kilistra Gökyurt Kültür ve Turizm Derneğinin yapılan olağan genel kurulunda yeni dernek yönetimi seçilmiştir.
Yaklaşık 40 yıldır kazılar yapılan çatalhöyük ve (diğer iki höyük) Konya'ya gidildiğinde mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biridir. Konya’nın Çumra İlçesi sınırlarında olan bu höyük'te yapılan çalışmalar sonucunda 13 yapı katı açığa çıkartılmıştır. Zoldra ise Kilistra civarındaki diğer bir ilginç höyüktür.
GİDESİM GELDİ
Yıllardır ayrıyım Gökyurt köyünden Çok özledim bir gün gidesim geldi Köy içinde yaren ahbap dolaşıp Eş dostuma bir selam edesim geldi
Sayın İsmail Detseli'nin şiirni okumak için bu linki tıklayınız veya Sizden Gelenler Bölümünü ziyaret edinizi
Köylümüz Ali Baloğlu (Bittigilin Ali) 02-03-2009 günü vefat etmiştir. Cenazesi ikindi namazını müteakip üçler mezarlığına defnedilmiştir. Merhuma Allah tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileriz.
Tekkeli Osman Demir (Çavuş Osmanı) 19-Mart-2008 Çarşamba günü vefat etmiştir. Akşam namazı sırasında defnedilmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm hemşehrilerimize başsağlığı dileriz.
Kurban Bayramınızı en içten duygularla kutlar yaşam boyu sağlıklar dilerim
YÖNETİM KURULU ADINA B Ş K Ragıp K A D I O Ğ L U
Sayın İsmail Detseli'nin Memleket Gazetesi'nde çıkan yazısı. Orjinali için bu linki tıklayabilir veya buradan okumaya devam edebilirsiniz.
İsmail DETSELİ