Okunma Sayısı : 5099
Israrla tekrar ediyordu gelin hanım kaynanasına: “Örtünüşleri kadın gibi elleri ise erkek eli”… Gülsüme kadın ise hala o eski misafirperverlik içgüdüsünü yenemiyor, saflığına devam ediyordu. “Bunlar iyi insanlara benzemiyorlar, sanırım hainlik düşünen kötü niyetli birer erkek bunlar anacığım” diyor ama o yine de “süs siydivakkasına oğrayasıca, misafiri sevmediğini gayrım iyice dışına vurmaya başladın, sen garışma benim işime. Ben ilgilenirim misafirlerle. Garınlarını da doyururum git nere gidersen” deyip onu havlunun batı tarafında oğulları için yaptırıp güveyi kattıkları eve mutfaktan çıkarıp, elinde sabi oğlu ile gönderdi ve…
Sene 1950 veya 1951’di…Konya’da yaşanmış bir olay diye anlatılmıştı anamız babamız tarafından bizlere ve bundan böyle evimize gelen yabancılara daha çok dikkat edip kimlikleri hakkında bilgi sahip olmadan eve almamamız önerilirdi.
Bir gün babam köy ormanından kestiği odunları merkeplere yükleyip satmaya gitmişti şehre… O sabah erkenden yola çıkmıştı, sebebi ise 40 kilometre kadar yayan yürüyerek gittiği şehirden akşam olmadan odunları satıp geri köye dönmekti… Çünkü şehirde bir gece konaklamak demek 50 krş, kendisi için han parası 25’şerden, 50 kuruş da merkepler için ahır parası; etti bir lira… Yemeği azığından yediğini hesaplarsak bir lirası yine boşa gitmiş sayılırdı. Paranın çok değerli olduğu yıllardı, çünkü iki merkep yükü odun ikişer buçuk liradan beş lira tutacaktı. Bu mesarif demekti geçimini güç sağlayan insanlar için.
Vakit geçtikçe bize uyku mahmurluğu çöküyor, anam rahmetli ise sofrayı bir türlü önümüze koymuyordu. “Hadi ana yemeği yiyelim” deyince de “durun guzularım az bekleyin babanız size şehirden şehir güdüğü getirecek, beraber yiyelim, az sabredin olur mu” diye bizi bekletiyordu. (Şehir güdüğü kiloluk şehir ekmeğiydi) İştahla babamızı biraz daha bekledik, şehir güdüğü konu olunca sabrımız artıyordu. Nihayet babamız geliverdi, ortalık iyiden iyiye kararmıştı. Sevinçle karşıladık ablam, ben ve merhum ablamın sırtına sarılmış olan küçük kardeşimiz.
BABAM SIKINTILIYDI
Babam bizlere güler gibi görünse de o gün çok tedirgin ve sıkıntılı olduğu belliydi… Durumundan anam korkarak “ne oldu herif, kötü bir şey mi oldu” diye ısrarlı sorularına anamın babam “Yok bir şey garı. Hadi şimdi hayvanları yerlerine bağla, yemlerini ver gel… Yemeğimizi yiyelim sonra anlatırım olanları, şimdi anlatsam iştahımız kaçar” diyordu. Oysa anamızdan önce bizler merak ettik ve yemeği yedik, yatmak için gitmedik yataklarımıza ve babamın anlatacaklarını dinlemek üzere merakla beklemeye başladık…
ANLATMAYA BAŞLADI
Babam yemekten çekildi. “Yarabbi çok şükür verdiğin nimetlere bereketlere” diye dua etti, “Çocuklarda şehir güdüğünü yeyince sevindiler değil mi karı” dedi. Anam, “Sağol herif tabi sevindiler, zaten seni beklediler bu saate gadar, yemek bile yemediler şehir güdüğü yiyeceğiz diye. Yoksa uyurlardı şimdiye gadar” derken babam başladı anlatmaya… “Sorma gadın bu gün bir olay dinledik, gonya’da meydana gelmiş, goca şehirde yer yerinden oynamış, hatta belki de biz köylülerin başı yanacak” dedi.
“Ne olmuş ki hayraola dedi” anam. Babam anlatmaya başladı:
Bu gün odunları iş bangasının garşısında bir eve sattım, tam eşekleri sattığım evin önüne yıktım, baldız ile bacanak karşıma geliverdiler (bunlar Mevlana civarında oturan anamın teyzekızı Nadire ve eşi Silleli Berber Hüseyin idi.) Onlar anlatıverdiler şöle ayaküstü. Deyzengilin mahallesinde meydana gelmiş olay, onlara da Hilmi ağan anlatmış (onlar da anamın teyzesi ve oğlu Hilmi idi, at arabacılığı yapardı Aydoğdu mahallesinde.) O sıralarda Aydoğdu filan kırsal sayılırdı Konya’da. Şimdi Konya hudutlarında olan çok köyler var, her taraf şehir oldu çıktı. Anam tekrar sordu: “Ne olmuş ki Aydoğdu’da deyzeme filan bir şey mi olmuş yoksa herif?” babam, “Yok garı yahu deyzen filan değil, dur bekle anlatacağım. Bir soluklanayım daha yeni gendime geliyom. Onca yol gettim geldim zabahtan beri avrat” dedi.
Anam sustu ama deyze olunca sözlerde merak ya yine üsteledi “anlatsana herif çatlayacağım yahu”. Babam usul usul anlatmaya başladı:
Deyzen gilin evine yakın oturan bir aile varmış, bir ihtiyar garı bir de gelini görpe çocuğu ile… Tazenin gocası iki ay gadar önce eskere getmiş, bir akşam vakti el ayak çekilirken üç tane çarşaflı gadın gelip evlerinin gapısını çalmışlar. İhtiyar nine açmış gapıyı ve samimi güler yüzlü bir ifadeyle “buyurun ne istersinizzz” demiş. Saf iyi niyetli Anadolu gadını… Onlar ise köylü olduklarını, merkeplerini demir yolu kıyısında yayarken kaybettiklerini, araya araya bu zamana kadar bulamadıklarını, çok yorulduklarını, bulamayınca akşam oluverdiğini ve eğer kabul ederlerse bunlara tanrı misafiri olacaklarını söylerler. Ve erklerlerimiz hala daha eşşekleri arıyorlar…
Bulurlarsa onlar handa yatacaklar (güya) sabah gombinanın (EBK)önünde birleşip köye gideceklermiş (ifadeleri böyle) . Bunları can kulağı ile dinleyen saf gadın “buyurun gardaşlarım hoş geldiniz, heç misafir almaz olur muyuz başımız üstünde yeriniz var. Bizim de oğlumuz eskere getti bir gelinim var bir de torunum. Biz bizeyiz işte buyurun Allah ne verdiyse yer içeriz yatırız; buyurun buyurun” der ve çok sevinir gelenlerin misafirliğine.
Bunları eve alan ihtiyar kaynana hemen mutfakta yemek yapmakta olan gelinine sevinçle koşar, müjdeyi verir: Gelinim üç tane gadın eleyağsa (çaresiz) yolda galmışlar, misafir oldular bize… Pek de garibanlar gel sende bir hoş geldiniz de ellerini öp hay gelinim”. Gelin mutfaktan eve gelir, şöyle geriden gelen misafirleri bir süzer ve hemen “hoş geldiniz” der ellerine varır. Ellerini öper ama birden de ürperir, durumu pek de belli etmez, hemen dışarı çıkar, kaynanası Gülsüme gadını kolundan tutar, mutfağa doğru sürükler ve gizlice ona şunları söyler: “Güzel anam, gadın anam ben bunları heç gadına benzetemedim, çarşafları bürgüleri gadın gibi amma elleri çok soğuk be…
Sert erkek eline benziyor valla ben bunlardan şüphelendim.” Gülsüme gadın geline fena kızar, hatta “seni tembel misafir sevmez cimri seni iki gap tabak fazla bulaşık yıkayacam deyi evimin gelenini gidenini guruttun. Yeter artık” der. İki de sırtına yumruk atar ve mutfağa yollar. Gelin bu işe çok kızar amma bir şey de diyemez, akşam vaktidir çaresiz anaya babaya da gidemez, bırak ana babayı o yılarda komşu evleri bile birbirine uzak, koca avlular içinde birer ufak tefek yer evler, bu konuda zaten gomşulara hiç gitme şansı yoktur, iftiradan da gorkar taze gelin yazık. Mecbur sineye çeker başa gelen çekilir… “Allah hayır etsin” der sofrayı hazırlar gelir. Yemekler yenir, biraz sonra gelin leğen ibrik getirir ve “ellerinizi yıkayın” der “gaç biz öyle silivirdik, yıkamaya gerek yok” der misafirler.
Gelinin korkuları gerçektir. Hepsi güya abdest almışlardır, namaza duracaklar. Gelin Hasibe ayrı bir odaya namazlıkları serer ve perdesini kıyadaladığı odanın garşından bahçeye bakan taraftan bunları seyreder. Hiç birisi de namaz kılmazlar, gelin yine kaynanasını kenara çekip durumu yine izah eder ama yine de Gülsüme gadın ısrarla gelini azarlar, “Küçük çocuğunu da eline verip havlunun batı tarafına yaptırdıkları eve gidip yatması için gönderir ve hemen gelip misafirlere de gelini çekiştirmeye, ondan acınmaya başlar. “Gardaşlarımız onun gussuruna, savat surat edişine bakmayın gocası esker olalı biraz daha değişti. El gızı değil mi birez nazlı oluyor işte, hazar sizin de başınızda vardır”. Gadınlardan birsi “varsın getsin sen varsın ya yanımızda yeter biraz oturur biz de yatarız zaten akşama gadar eşek aramaktan ayaklarımıza gara sular endi yorgunuz” der, yatırlar.
Her şeyler uykuya çekilip gece vakti olunca çarşafları çıkartan zalimler evin ihtiyar gadınının üzerine çullanırlar. Korkuyla gözünü açan Gülsüme gadının ilk anda gelininin dedikleri aklına gelir ve avazı çıktığı gadar “gelin gaç senin dediğin doğruymuş” der. Ve hemen gadının ağzına yastık basarak zavallıyı öldürürler. Evin içini dışına çıkarırlar ve bir tanesi de gelinin evine gider ve gelini aramaya başlar. Bu sırada durumdan şüphelenen gelin evin arkasına çıkmıştır, çünkü bunlardan iyice korkmuştur. Zalimler evde gelini bulamayınca sağa sola koşuşmaya başlarlar, o sırada evine gitmek için oradan geçmekte olan bir adamı tutup boğazını sıkarlar ve bir kadın görüp görmediğini sorarlar.
Adam kucağında bir çocukla bir kadının demir yoluna doğru gittiğini söyler ve adamın kafasına şiddetli bir sopa vurup bayıltırlar ve adamı yoldan evin bahçesine çekiverip, doğru gelinin peşinden giderler. Çocuğu ile kaçmakta olan gelin hemen tren raylarının arasına yatıverir. Ama ne var ki bu sefer de çocuk ağlamaya başlayınca zalimler gelinin yerini tespit ederler… Gelin yine kaçmaya başlar. Tam bu sırada gelinin iyice takati kesilir adamlar tam tutacak Allah’tan o anda tren gelmektedir, bunlar trenin bir tarafında gelin öbür tarafında kalırlar… Derken gelin tam tren vagonları biterken ardından trene atlar biner, bu atlayışta gelinin çocuğunun başı demire çarpmıştır. Gelinin böyle bir hareket yapabileceğini akıl edemeyen zalimler orda kalırlar ve geri gelip evde işlerine yarayacak şeyleri alıp kayıplara karışırlar, asıl emelleri olan geline tecavüzmüş ama onu da gerçekleştiremezler.
ÇOCUĞUN ÖLDÜĞÜNDEN HABERİ YOK!
Artık Mersin tarafına giden trenden şehir dışında bir yerde atlar, gece korkudan tir tir titremekte olan kadın çocuğunun ölü olduğunu bilmeden çocuk ile sabahlar bir yerlerde.
Sabah perişan olan evlerine birilerinin yardımı ve himayesi ile gelir. Olay duyulur, candarma-polis her yerleri sarar, soruşturma derinleşir. Gelin gece kadın kılıklı adamların “eşeklerimizi kaybettik dediler” deyince olay o yıllarda köyden akın akın Konya’ya gelip giden köylüler üzerinde yoğunlaşır. Ve yolda önleri kesilen eşekleri ile odun patates soğan gibi metalarını satmaya şehre gelen köylülerin önleri kesilerek yanlarında bulunan cefaya ve saldırıya maruz kalmış olan geline teşhis edebilmesi için köylüler saatlerce bekletilir… Fakat bunların içersinden kimseyi tespit edemez gelin hanım.
Meğer o gün babamları da sorgulamışlar yolda, bir hayli bekletmişler, geç vakte koymuşlar, babamın moral bozukluğu ondanmış.
O anlattı olayları, anam ve bizler dinledik… Ondan sonra çocuk ruhumuzda büyük tahribat yapan bu olayın etkisinden günlerce geceleri uyku uyuyamadık. Babama her şehre gidip gelişinde olayı sorduk, “Bbaba ne oldu acaba o zalimler bulundu mu” diye. Nihayet babam 15-20 gün kadar sonra yine Konya’ya gitmişti, dönüşünde rahmetli Nadire teyzemi ve rahmetli Hüseyin eniştemi de köye getirdi Konya’dan. Akşam yemeklerini yedik, hoş beş ve hasret gidermelerden sonra günlerdir merak ettiğimiz canileri sordu anam teyzem rahmetliye.
O şöyle dedi: Gardaşım bizler köylüyüz, sakın bir daha bu çocukların yanında bu tür felaketle sonuçlanan olayları anlatmayın… Onların benliğinde yer eder bu tip vakalar, o zalimler bulundu cezalarını çekecekler. Konyalı değillermiş, başka şehirlerden Konya’ya gelmişler, günlerce böyle kırsaldaki aileleri takip etmişler. Bunlar esrayıl (esrar) içen, içkici, sarhoş melunlarmış…
Şimdi mahkeme oluyorlar, yakında cezalarını bulurlar bir daha da golay golay mapustan çıkamazlar gayri…
Bize de “guzum siz de böyle şeyleri düşünüp üzülmeyin, bunlar böyük şeherlerde olur şeyler” diye bizi teselli etti de gönlümüz biraz rahatladı. Ben de bu 50-55 senelik anıları şimdi siz okurlarımla paylaşıyorum… Şimdi günlük olay haline gelen bu tip vakalar, o zamanlar az yaşanırdır… İletişim yokluğu dolayısı ile halk pek fazla duymadığı için yörelerde çok etkili sonuçlar doğurur, infiale yol açardı. Allah şerlerden ve şerlilerden hepimizi korusun. Saygılarımla…
Ortalama Üye Değerlendirmesi
7KA 2R6 K G 7 G 2TE JMA GHU QJ6 6 R 4 OQ1 9HC O2S
Gönderilen yeni yorum yok
Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait 500’e yakın eserin bulunduğu, 9 bin yıllık tarihe beşiklik eden tarih ve kültür şehri Konya, turizmde sadece Mevlânâ Müzesi, İnce Minare ve Karatay Müzesi ile tanındığı için yeterince yabancı turist çekemiyor.
Kilistralı esnafların tanıtıldığı 'HARMANLAR' bölümü eklenmiştir
Sayın İsmail Detseli'nin Memleket Gazetesi'nde çıkan yazısı. Orjinali için bu linki tıklayabilir veya buradan okumaya devam edebilirsiniz.
İsmail DETSELİ
Tüm İslam aleminin ve Gökyurt'lu hemşerilerimizin bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi mübarek olsun. Bu mübarek gecenin Vatanımıza, Milletimize ve Tüm İsalam alemine hayırlar getirmesi dileğiyle.
Dernek Yönetim Kurulu
Kilistra Antik kenti M.S. 7. y.y'da Kapodokya benzeri yumuşak kayaların oyulması ile bir çok kaya yerleşmesi oluşturulmuştur. 1998 yılında giderleri il özel idare müdürlüğü tarafından karşılanmak üzere Konya Müze Müdürlüğü adına yapılan kurtarma kazısı çalışmalarında, Haç Planlı Şapel, Sümbül Kilise, Büyük Su Sarnıcı ve Şırahanelerde temizlik, restorasyon, çevre düzenlemesi yapılmıştır.
Kurban Bayramınızı en içten duygularla kutlar yaşam boyu sağlıklar dilerim
YÖNETİM KURULU ADINA B Ş K Ragıp K A D I O Ğ L U
Hemen çevresindekiler yanına yaklaşıp, neye baktığını acaba neyin noksan olduğunu sordular sanırım. Kulaklığını eliyle iyice kulağına yerleştiren İnönü merhum, yarı soranlara, yarı da mikrofona doğru yükselen sesiyle şunları söyledi: “Hani benim kader arkadaşım, silah arkadaşım, can dostum sakallı Memiş’im yok mu?” dedi. Devamı için Ünlülerimiz linkini veya burayı tıklayabilirsiniz.
Türkiye'yi ağlatan kazada 2 kayıp da bizim köyden..
Ürgüp Göreme'ye geziye giden 2-A sınıfı öğrencilerini taşıyan otobüs, Aksaray'da kaza yapmış ve 33 öğrenci ve veli kazada hayatını kaybetmişti.
Konya Büyükşehir Belediyesi, Ticaret Odası, Sanayi Odası, Ticaret Borsası, Esnaf ve Sanatkarlar Odalar Birliği, Türsab, Gazeteciler Cemiyeti, Turistik Belgeli Konaklama ve Yiyecek İçecek Tesisleri, Otelciler Odası, Lokantacılar Odası ve üye sivil toplum kuruluşlarıyla yapılan ortak çalışmalar sonucu Konya’nın 7 harikası Mevlana Kültür Merkezinde ve Kule Site Alışveriş Merkezinde oylanıyor.
İstanbul'daki Geleneksel Pikniğimiz daha önceden açıkladığımız Çatalca'daki yerde yapılmayacaktır. Bu seneki piknik yeri olarak "Beykoz Korusu'nda 3 Haziran 2007 Pazar günü yapılacaktır.
Tüm Hemşehrilerimize duyurulur. HASAN ATEŞCİ İst. Denek Başkanı
Receb-i şerifin ilk Cuma gecesi Regaib gecesidir. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, bu gecenin kıymeti daha da artmaktadır. Allahü teâlâ, bu gecede, mümin kullarına, ragibetler, yani ihsanlar, ikramlar yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua red olunmaz ve namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir.2012 Regaip Kandilini 24 Mayıs Perşembeyi Cuma'ya bağlayan gecede idrak edeceğiz. Kandiliniz mübarek olsun
Karun Hazinesi'ne ait kanatlı denizatı biçimindeki altın broşun, Uşak Arkeoloji Müzesi'nden çalınıp yerine sahtesinin konulması müzelerdeki güvenlik açığını bir kez daha gündeme getirdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı soruşturmanın devam ettiğini söylerken, Karun Hazinesi'nin Türkiye'ye kazandırılmasında emeği geçenler ise hırsızlık olayına haklı olarak daha fazla tepki gösteriyor. Ülkemiz müzelerinde çok değerli kültür hazineleri sergileniyor, ancak gelişmiş teknolojilere dayalı güvenlik sistemleri ne yazık ki hala yok.
Tüm İslam aleminin ve değerli köylülerimizin Ramazan Bayramını kutlar daha nice bayramlara sağlık mutluluk birlik ve beraberlik içinde erişmelerini dileriz.
Kilistra Gökyurt Kültür ve Turizm Derneğinin yapılan olağan genel kurulunda yeni dernek yönetimi seçilmiştir.
Mevlüt Saatçi ve Bitti Hüseyin'i ni kaybettik...
Kilistra'da kış ve düğün resimleri eklenmiştir...
Bizim köyümüzün yüksek ve efsanevi bir tarihe sahip olan Alisumas Dağının zirvesine yakın olan bir pınarın efasnesini anlatacağım bu yazımda. İsmail Detseli Yazının devamını okumak için bu linki veya Hikaye ve Masallar bölümümüzdeki ilgili yeri tıklayabilirler.
Köyümüz'ün gazisini kaybettik
Derneğimizin çeşitli tarihlerde İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde gerçerkleştirdiği ziyaret gezileri ve neticeleri aşağıda belirtilmiştir. Gezilerde görüşülen köylülerimiz birlik ve beraberlik içerisinde köyümüzün kalkınması için tüm gayretleri göstereceklerini belirtmişlerdir.
Derneğimizin kısa mesaj ile üyelerimizi bilgilemdirme sistemi faaliyete geçmiştir...Vefat, düğün, hastalık gibi hemşerilerimizin özel veya acılı günleri kısa mesaj sistemi ile duyurulacaktır. Bu bağlamda üyelerimizin ve hemşerilerimizin dernek yönetimi ile irtibata geçerek cep telefon numaralarını güncellemeleri gerekmektedir. Bu konuda göstereceğiniz hassasiyet için şimdiden teşekkür ederiz.
Kilistra (Gökyurt) Kültür ve Turizm Derneği Yönetim Kurulu
Berat Kandili, Yüce Rabbimiz nezdinde beratımıza vesile olduğu, Rabbimizin affediciliğine ve bağışlayıcılığına sığınmayı öğrettiği gibi, aynı zamanda kırılan kalpleri onarma, dargınlık duvarlarını yıkma, kin, nefret ve intikam duygularını aşma günüdür. Yaradan’ın affına erebilmek için yaradılanı affetme günüdür. Diyanet İşleri Başkanlığının Mesajını okumak için tıklayınız
Köylümüz Ali Baloğlu (Bittigilin Ali) 02-03-2009 günü vefat etmiştir. Cenazesi ikindi namazını müteakip üçler mezarlığına defnedilmiştir. Merhuma Allah tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileriz.
Köyümüzden Süleyman Güney (Kıbrıslılaın Süleyman) vefat etmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm köylümüze başsağlığı dileriz.
2008 YILI OLAGAN GENEL KURULU TOPLANTISI 17/2/2008 PAZAR GÜNÜ SAAT 13,00 DE DERNEK MERKEZİ (YAYLA GÜZİDE HANIM SOKAK GÜZİDE AP.No.18/A BAHÇELİEVLER / İST. ADRESİNDEDİR. İSTANBULDAKİ TÜM HEMŞEHRİLERİMİZİN GENEL KURUL TOPLANTISINA KATILIP YENİ YÖNETİM KURULU ve ORGANLARINI SEÇMELERİNİ KURUCU BAŞKAN OLARAK RİCA EDİYORUM.(Dernegimizin yaşaması için bu gereklidir.) LÜTFEN HERKEZ YANINDA BİRİNİ GETİRSİN
Hasan ATEŞCİ İst.Dern.Başk.
Tekkeli Osman Demir (Çavuş Osmanı) 19-Mart-2008 Çarşamba günü vefat etmiştir. Akşam namazı sırasında defnedilmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm hemşehrilerimize başsağlığı dileriz.
Selçuk Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Araştırma Görevlisi Bizantolog İlker Mete Mimiroğlu, Eşi Araştırma Görevlisi Arzu Mimiroğlu ve bölüm öğrencileri, köyümüzü ve Alısumas Tepesini kapsayan araştırma gezisi düzenlediler.
Sayı İsmail Detseliden bir çalışma daha.. Babamızdan dedemizden dinlediğimiz, hayal meyal hatırladığımız Arzu ile Kamber masalı artık arşivimizde yer alıyor. Arzu ile Kamber Masalını okumak için burayı tıklayınız veya Hikaye ve Masallar bölümümüzden okuyabilirsiniz.
Sayın İsmail Detseli'nin TYB (Türkiye Yazarlar Birliği) binasında, yeni kitabı için tanıtım ve imza günü vardır. Tüm hemşehrilerimiz imza gününe davetlidir. Yer : TYB Binası Tarih : 21 Temmuz 2010 Saat: 11:00
29 Mart 2009 tarihinde Ülkemizde yerel seçimler yapılmıştır. Her İl, İlçe, Belde ve köylerimiz 5 yıl süreyle kendilerini yönetecek kişileri seçmek amacıyla sandık başına gitmiştir.
Yaklaşık 40 yıldır kazılar yapılan çatalhöyük ve (diğer iki höyük) Konya'ya gidildiğinde mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biridir. Konya’nın Çumra İlçesi sınırlarında olan bu höyük'te yapılan çalışmalar sonucunda 13 yapı katı açığa çıkartılmıştır. Zoldra ise Kilistra civarındaki diğer bir ilginç höyüktür.
11. Geleneksel Gökyurt Köyü Kültür ve Turizm Şöleni
Geleneksel Şölenimizle ilgili bilgiler aşağıdaki gibidir. Tüm köylülerimize önemle duyurulur.
23 Eylül 2009 Çarşamba İsmail Detseli’nin Memleket Gazetesi’ndeki yazısı. Ah o eski Ramazanlar: Eskiden beridir Anadolu’muzda Ramazan ayının atmosferi bir başka olur. Tabii Konya’mızda ve civar dağ köylerinde bu Ramazan’a yaklaşım bir başkadır.
GİDESİM GELDİ
Yıllardır ayrıyım Gökyurt köyünden Çok özledim bir gün gidesim geldi Köy içinde yaren ahbap dolaşıp Eş dostuma bir selam edesim geldi
Sayın İsmail Detseli'nin şiirni okumak için bu linki tıklayınız veya Sizden Gelenler Bölümünü ziyaret edinizi
Konya Postası gazetesi yazarı İlker Mete Mimiroğlu'nun 18 Ağustos 2008 tarihli gazetede yayınlanan makalesini buradan okuyabilirsiniz. Yazara köyümüzle ilgili yaptığı çalışmalardan ve hassasiyetinden dolayı teşekkür ederiz.
Bugünkü bölümümüzde de, İlker Mete Mimiroğlu’nın, “ Günümüze ulaşabilen bir Ortaçağ kenti” makalesine kaldığımız yerden devam ediyoruz.