Okunma Sayısı : 2521
Meşeler göğermiş, varsın göğersin ve kar yağıyor. Bu iki türkünün de mutlaka bir anlamı ve çıkış şekli var. Ben bunu hikâye edecek değilim ama bundan 55 yıl kadar önce de çok söylenen bu türküler kışa has türkü olduğu için bu mevsimlerde daha çok söylenirdi. Meşeler kış günü öyle göğerir ki ağaçların kuzeye bakan taraflarında bir göğerti ve kır sakal gibi püsküller çıkar. Onun için bu belirtiler yön tayininde bile etkili olurlar. Ama öbür türküde de oğlanın ‘Eğer annen seni bana vermezse yemin ettim keseceğim yolunu’ da Türk erkeğinin sevdi mi sapına kadar sevdiğinin bir göstergesidir. Yoksa kimse denizin ortasında kazan kalaylamazdı. Hadi bakalım hikâyemizde neler okuyacağız eskilerden.
Kar yağıyor yağıyor habamı giyeceğim Sakallıya varıp da dede mi diyeceğim
Oğlan mayilem oğlan sözüne de kayilem oğlan Enişte bana hışşşt demiş yalan aslanım yalan
Böyle diyordu merhum çoban Mustafa Korucu (Şerife’nin Mustafa derlerdi ona. Anasının adı Şerife’ymiş.) Ağılın çobansalığında sırt üstü yatmış, dışarıda kar, tipi ve fırtınadan göz gözü görmüyor ama o sevdiği kızın hayali ile dışa bakan çobansalığın ufacık sabit penceresinde kar fırtınasını seyrettikçe yukarıdaki türküyü mırıldanıyordu.
Sabah uykudan kar yağarken uyanmak, bizim yaşlarda olanlar, yani 50 yaş üstü, hayatı dolu dolu yaşamış insanları, ta gerilere götürüp o eski kışları, yaşanmış hatıraları, yoksulluğu, ayakkabısızlığı, elbisesizliği, hatta bazılarımıza göre açlığı hatırlatır. Bunları düşüncesinden çıkarıp yaşamın bütün zorlukları karşısında gülmeyi eğlenmeyi bilebilen, geleceğe ümitle bakarak türkü çığırmaya devam edebilen bir çobanın ve Türk köylüsünün hatıralarını bir yaz deyiveriyor kalemim.
Bundan tam 50 yıl, yani yarım asır önceydi. Bahar aylarına yakın bir zaman. Kış ağıllarında yatmakta olan bizim akrabamız bir çoban Mustafa babam rahmetliye haber göndermiş. Osman emmime söyleyin benim sürünün içinde onların eninden (malların kulağındaki işaret) bir keçi var nereden karıştı bilmiyorum. Eğer kayıp keçileri varsa bir çocuk göndersin veya kendisi ya da yengem gelsin keçiyi götürsün sanırım keçi kuzuladı diye. Evet, bir kayıp keçimiz vardı. Babam merhum ablam ile bana kuzum Kestel ağıllarında Şerife’nin Mustafa’nın güttüğü sürünün içinde bir keçimiz varmış gidip alıp getirebilir misiniz dedi. Çok sevindik malımızın bulunduğuna ve ertesi sabah erkenden ablam merhum ile yola çıktık. Adı geçen yer köye 4-5 km vardı. Yola çıktık bizim gibi bir kadın daha var yolda. Yanına vardığımızda şerif yenge olduğunu gördük, nereye yenge diye sorduk. Kadın Kestel ağıllarında bir koyunumuz yavrulamış, haber göndermiş Mustafa, onu almaya gidiyorum kuzum dedi. Oh dedik, arkadaş bulduk, biz de oraya gidiyoruz ve yola devam ettik. Koyun ile keçiyi getirmek de kolay olacaktı, sürüden ayırması da.
Ortalı çok bulanık, ama yağış yoktu. Adı geçen yere süratle yaklaşmaktaydık. Şerif yenge tecrübeli, aman kuzum ortalık bozuyor, yağmadan ağıla ulaşalım diyordu. Ama daha ağıla varmadan ortalık değişti, dağlar hırçınlaşmaya başladı. Bir tipi, bir fırtına, bir boran başladı ki sormayın. Kar lapa lapa yağıyor. Aman Allah’ım göz gözü görmüyordu. Tipi yerden aldığını göğe, gökten aldığını yere savuruyor, elimiz ayağımız, vücudumuz tir tir titriyordu.
Zorlukla ağılların civarına yaklaştık. Ama sürülerin ve ağılların koruyucuları köpekler 5–6 tane birden acımasızca üzerimize saldırıyor biz ise kendimizi savunamıyorduk bu azgın dev gibi köpeklere karşı. Kendimizi zor korurken ağılda yatmakta olan çobana da sesimizi duyuramıyorduk. Yanımızda iyi ki tecrübeli Şerif yenge vardı da bize aman çocuklar yere çökün ve hareket etmeyin yoksa bu köpekler bizi ısırıp parçalayacak dedi. Ve yere çöktük onlar da saldırmayı bıraktılar. Bu arada ilginç bir durum oldu yakınlarda bulunan bir başka ağıla birkaç tane kurt saldırmış. Hani derler ya kurt bulanık havayı sever diye, bu ata sözüne uygun iş meydana gelince o ağılın köpekleri kurtları kovuyor ve durmadan şiddetle havlıyordu ki bize saldıran köpekler de kurtların kokusunu alınca bizi bırakıp o köpeklere yardım için havlayarak koşup gittiler. Şerif yenge bu fırsatta hemen bana dönüp hadi Ismayıl koş çobana geldiğimizi haber ver, burada donacağız kuzum dedi. Ağıla koştum ağılın giriş kapısı yanında bulunan çobansalık adı verilen çoban evinin dışa bakan ufak camından çobana seslendim ama sesimi duyuramadım. bizim çoban Mustafa nasıl olsa karda sürü otlatılmaz diye sırt üstü yatmış sanırım köyde sevdiği kızı aklına getirmiş onun hayali ile.
Oğlan mayilem oğlan sözüne de kayilem oğlan Ablam bana hışşşşt demiş yalan aslanım yalan
Denizin ortasında kalayladım kazanı Bir güzelin yüzünden yedim ıramazanı
Bu türküyü köydeki sevdiği kızı babası bir zengin ihtiyar adama verecekmiş diye duymuş, ondan çığırıyor dertli dertli türküyü beni hiç duymuyordu arada birde.
Ben hemen çobansalığın damına çıkıp zıplamaya başlayınca Mustafa ağa dıları fırladı. Çobanın dışarıda olan bitenden haberi yoktu ama köpeklerin uzaklarda havlaması kurt tehlikesini belli ediyor diye hemen işin vahametini kavradı. Hemen ağıldaki sürüsünü bir gözden geçirdi zayiat yoktu. Ve ağılın çevresini şöyle bir dolandı. Hemen Şerif yengenin ellerini öptü ve sağ olun şerif yenge eğer siz olmasaymışsınız kurtlar benim sürüye saldıracaklarmış sizin sesinizden kaçıp başka ağıla saldırmışlar dedi ve durumu o başka ağıların çobanı ile görüşünce daha iyi anlıyorduk. Çünkü aç kurtlar diğer ağıldan tam yetmiş tane koyunu parçalamışlardı. Hayli bir zaman sonra köpekler döndüler ama her tarafları kan revan içinde idi bu kurtlarla çok boğuştuklarının bir göstergesi idi. Diğer ağılın çobanından köpeklerin iki kurdu parçaladığı ama kendilerinden de çok yara almış köpek olduğunu öğrendik. Merhum Şerif yenge ile merhum ablam çobansalıkta meşe odunlarını yakarak ısınırken biz çoban Mustafa ağa ile kurtlarla köpeklerin boğuştuğu körpe taş boğazına doğru gittik. Ben hem korkuyor hem de heyecanlanıyor kurtları merak ediyordum. Şerif yengenin ve ablamın gitme Ismaylım korkarsın demesine aldırmadan gittim kurtların yanına vardığımızda bir ölmüş bir daha yaşıyor ama her yeri kan içinde sanırım belide kırıktı kalkamıyordu. Ellerinde uzun değnekler ile rahatsız eden çobanlara dişlerini göstererek ısırıyor ve o kocaman ağzının korkusunu adeta bize gösteriyordu.
Mustafa ağa kurtların hışmından sürüsünün kurtuluşuna seviniyor ve bize bekleyin bizim azıkçı gelecek köyden merkeple onunla gidersiniz diyordu.(Her gün köyden bir kişi çobana ve köpeklere yiyecek getirir ve sürünün ahvalinden haberdar olurlardı sürü sahipleri.) Biz Mustafa ağam ile Şerif yengenin koyununu ve yeni yavrusunu tuttuk çobansalığa sıcak yere getirdik ama bizim keçiyi bir türlü bulamıyorduk ağılın içinde ikimiz gezerken ağa demin çobansalıkta çığırdığın türküyü bir daha çığır yahu diyordum çoban Mustafa hem utanıyor hem de bana sonra çığırırım gardaşlık şimdi söyleyemem karılardan utanırım diyordu.
Koyunlara ot vermek için ağıla gittik kadınlar çobansalıkta kaldı Mustafa ağa usul usul mırıldanmaya başladı. Bana gardaşlık bu karlar sepenler yağdımı bol bereketli bahar olur diyordu çaylardan baharın sular coşar akar dereler çaylar her yerler suya doyar derken, başladı
Su sızıyor sızı yor taşların arasından Eğil eğil öpeyim gaşların arasından
Oğlan mayilem hele sözüne de gayilem hele Enişte bana hışşt demiş yalan aslanım yalan
Ben soruyom ablan enişten niye sana hışt demiş? Bilmem gardaşlık bu türkü böyle söyleniyo işte, sonradan eşi olan merhum Fadimana ablayı da hiç dilinden düşürmüyor laf arasında bana soruyor fadimana ablanı görüyonmu köyde. Evet, nasıl çok eyi. Kadınlar ve kızlar o zamanlar köy çeşmesinden testi doldurup evlerin e su taşırlar köy çeşmesi bizim evin tam karşısında onun için ben mahallenin bütün kadın ve kızlarını görme şansına sahibim ben birazda abartıyom Fadimana ablanın çalışmasını ağa vallahi Fadimana ablam hep iki testi ile geliyor çeşmeye çok hamarat çalışkan testileri birbirine çatıveriyor su taşırken deyince Mustafa keyfe geliyor çalışkandır ooo diye söyleniyor ve içini şöyyyle çekiyor. Ben Mustafa ağa bu çaylardan akan sular nereye gider? Denizlere bu kadar suyu nasıl alır denizler çok mu büyük? Büyük ya ben Zonguldak devrekte yaptım eskerliğimi orda gördüm ucu bucağı görünmez denizlerin. Ağa denizin ortasında nasıl galaylıyorlar gazanı? Cevabını almadan ben üşüdüm Mustafa ağa hadi çobansalığa gidelim dedim geldik. Koyun bulundu bizim keçi yoktu. Tekrar ağılın içine giden Mustafa ağa koşarak geldi bana müjdemi isterim gardaşlık sizin keçide yavrulamış ağılın gözünde(kapalı yer) ben hemen keçinin yanına doğru gittim bize biraz bana alışan ve kurt kovmaktan yorulan köpeklerde artık seslenmiyordu bize keçinin yanından oğlağı tuttum sıcak yere doğru gelirken keçide ardım dam meleyerek geliyor ve yeni doğmuş yavrusunu hem yalıyor hem de emzirmeye çalışıyordu. Bu arada azıkçı henüz gelmemiş ağılda yatmakta olan davarlardan keçiler ağıldan çıkıp şöyle biraz ağılın çevresinde çok bulunan yaş meşe çalısından biraz yemek istiyorlardı. Bunu bilen Mustafa ağam hemen eline bir tahra (kesici alet) alarak ağılın kenarında bulunman meşe ağaçlarından birkaç dalı keserek yere indiriverdi. Meşe dalları yere düştükçe çoban Mustafa keyfe geldi ve yine bir türkü tutturuverdi.
Meşeler göğermiş varsın göğersin Ah meşeler göğermiş varsın göğersin Söyleyin soysuza durmasın gelsin Anam vay gelsin
Varmasın kötüye asılsın ölsün Varmasın kötüye asılsın ölsün Kötü adamın var ömrünü yok eder gelin yok eder.
Ben bilemedim yaylanızın yolunu Saçım uzun bağlasınlar kolumu aman kolumu Eğer anan seni bana vermezse Yemin ettim keseceğim yolunu aman yolunu
Bahçenize biber ektim biterse Benim vadem senden evvel yeterse Aman yeterse Kapınızın önünden salım geçerse Atıver çemberini salımın üstüne aman üstüne
dedi, bitirdi gülerek nasıl güzel mi türkü gardaşlık dedi bana? Ben çok güzel Mustafa ağa sen nerden belleyon bu türküleri deyince sanki utanarak işte belleyom bi yerlerden beee dedi
Bu arada azıkçı Zeynep ablada gelmişti çünkü çobansalıktan sesler geliyordu. Biraz çoban ile ağanın hanımı Zeynep abla konuştular ağa hanımı çobana talimatlar verdi çoban ağadan isteklerini yeniledi ve iş bitti dönüş zamanı gelmişti. Zeynep ablanın eşeği ve heybesi bizim işimize yaradı heybenin bir gözüne oğlağı bir gözüne de kuzuyu koyduk keçi ve koyunda ardımızdan meleyerek geliyorlardı.
Şerif yenge yolda gelirken ısmayıl Mustafa ağandan eyi türküler belledin mi dedi? Evet dedim haydi bize de çığırıver bakalım dedi hemen başladım Kar yağıyor yağıyor habamı giyeceğim
Sakallıya varıp ta dedemi diyeceğim Oğlan mayilem hele sözüne de kayilem hele
Vay kerata nasıl belleyiverdin hemencecik bir kere çığırmayla ülen diye bana da gülerek iltifat ediyordu şerif yenge merhum. Bu arada Mustafa ağamın kimseye söyleme dediği türkünün bir ikili deyişini de söyleyiverdim Şerif yengeden yüz bulunca
Delikanlı sarması Zemheri fırtınası Sakallının sarması köpeğin osurması
Şaka da olsa ulen ciğerine ataş düşesi (barı serçesi ufakça olduğum için bana öyle derlerdi) bunlarımı çığır dedim ben sana diyerek hemen ardımdan bir yumruğu da yeyiverdim enseme kadınların arasında hiç hoş olmamıştı bu söz. Ama ben hemen gülerek kaçınca onlarda gülüştüler. Zaten ben onları, onlar da beni çok seviyorlardı, hoş gördüler.
O sevinçle köye geldik ve keçimiz yavrulamış baba deyince anam ve babamdan da hak ettiğimiz bir aferin öpücüğünü alıverdik. Adı geçenlerin hepsi de Allah’ın rahmetine kavuştular, hepsine Allah gani rahmet eylesin, yattıkları yer nur olsun
Ortalama Üye Değerlendirmesi
T LJ2 N8 N A D3A F H2E S9P X A 5 YBP C25 HHX
Gönderilen yeni yorum yok
Konya Postası gazetesi yazarı İlker Mete Mimiroğlu'nun 18 Ağustos 2008 tarihli gazetede yayınlanan makalesini buradan okuyabilirsiniz. Yazara köyümüzle ilgili yaptığı çalışmalardan ve hassasiyetinden dolayı teşekkür ederiz.
Bugünkü bölümümüzde de, İlker Mete Mimiroğlu’nın, “ Günümüze ulaşabilen bir Ortaçağ kenti” makalesine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Kurban Bayramınızı en içten duygularla kutlar yaşam boyu sağlıklar dilerim
YÖNETİM KURULU ADINA B Ş K Ragıp K A D I O Ğ L U
Konya Büyükşehir Belediyesi, Ticaret Odası, Sanayi Odası, Ticaret Borsası, Esnaf ve Sanatkarlar Odalar Birliği, Türsab, Gazeteciler Cemiyeti, Turistik Belgeli Konaklama ve Yiyecek İçecek Tesisleri, Otelciler Odası, Lokantacılar Odası ve üye sivil toplum kuruluşlarıyla yapılan ortak çalışmalar sonucu Konya’nın 7 harikası Mevlana Kültür Merkezinde ve Kule Site Alışveriş Merkezinde oylanıyor.
Köyümüz'ün gazisini kaybettik
2008 YILI OLAGAN GENEL KURULU TOPLANTISI 17/2/2008 PAZAR GÜNÜ SAAT 13,00 DE DERNEK MERKEZİ (YAYLA GÜZİDE HANIM SOKAK GÜZİDE AP.No.18/A BAHÇELİEVLER / İST. ADRESİNDEDİR. İSTANBULDAKİ TÜM HEMŞEHRİLERİMİZİN GENEL KURUL TOPLANTISINA KATILIP YENİ YÖNETİM KURULU ve ORGANLARINI SEÇMELERİNİ KURUCU BAŞKAN OLARAK RİCA EDİYORUM.(Dernegimizin yaşaması için bu gereklidir.) LÜTFEN HERKEZ YANINDA BİRİNİ GETİRSİN
Hasan ATEŞCİ İst.Dern.Başk.
Mevlüt Saatçi ve Bitti Hüseyin'i ni kaybettik...
Derneğimizin kısa mesaj ile üyelerimizi bilgilemdirme sistemi faaliyete geçmiştir...Vefat, düğün, hastalık gibi hemşerilerimizin özel veya acılı günleri kısa mesaj sistemi ile duyurulacaktır. Bu bağlamda üyelerimizin ve hemşerilerimizin dernek yönetimi ile irtibata geçerek cep telefon numaralarını güncellemeleri gerekmektedir. Bu konuda göstereceğiniz hassasiyet için şimdiden teşekkür ederiz.
Kilistra (Gökyurt) Kültür ve Turizm Derneği Yönetim Kurulu
Kilistralı esnafların tanıtıldığı 'HARMANLAR' bölümü eklenmiştir
Receb-i şerifin ilk Cuma gecesi Regaib gecesidir. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, bu gecenin kıymeti daha da artmaktadır. Allahü teâlâ, bu gecede, mümin kullarına, ragibetler, yani ihsanlar, ikramlar yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua red olunmaz ve namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir.2012 Regaip Kandilini 24 Mayıs Perşembeyi Cuma'ya bağlayan gecede idrak edeceğiz. Kandiliniz mübarek olsun
11. Geleneksel Gökyurt Köyü Kültür ve Turizm Şöleni
Geleneksel Şölenimizle ilgili bilgiler aşağıdaki gibidir. Tüm köylülerimize önemle duyurulur.
Berat Kandili, Yüce Rabbimiz nezdinde beratımıza vesile olduğu, Rabbimizin affediciliğine ve bağışlayıcılığına sığınmayı öğrettiği gibi, aynı zamanda kırılan kalpleri onarma, dargınlık duvarlarını yıkma, kin, nefret ve intikam duygularını aşma günüdür. Yaradan’ın affına erebilmek için yaradılanı affetme günüdür. Diyanet İşleri Başkanlığının Mesajını okumak için tıklayınız
Derneğimizin çeşitli tarihlerde İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde gerçerkleştirdiği ziyaret gezileri ve neticeleri aşağıda belirtilmiştir. Gezilerde görüşülen köylülerimiz birlik ve beraberlik içerisinde köyümüzün kalkınması için tüm gayretleri göstereceklerini belirtmişlerdir.
29 Mart 2009 tarihinde Ülkemizde yerel seçimler yapılmıştır. Her İl, İlçe, Belde ve köylerimiz 5 yıl süreyle kendilerini yönetecek kişileri seçmek amacıyla sandık başına gitmiştir.
Karun Hazinesi'ne ait kanatlı denizatı biçimindeki altın broşun, Uşak Arkeoloji Müzesi'nden çalınıp yerine sahtesinin konulması müzelerdeki güvenlik açığını bir kez daha gündeme getirdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı soruşturmanın devam ettiğini söylerken, Karun Hazinesi'nin Türkiye'ye kazandırılmasında emeği geçenler ise hırsızlık olayına haklı olarak daha fazla tepki gösteriyor. Ülkemiz müzelerinde çok değerli kültür hazineleri sergileniyor, ancak gelişmiş teknolojilere dayalı güvenlik sistemleri ne yazık ki hala yok.
Tekkeli Osman Demir (Çavuş Osmanı) 19-Mart-2008 Çarşamba günü vefat etmiştir. Akşam namazı sırasında defnedilmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm hemşehrilerimize başsağlığı dileriz.
Kilistra Gökyurt Kültür ve Turizm Derneğinin yapılan olağan genel kurulunda yeni dernek yönetimi seçilmiştir.
Tüm İslam aleminin ve değerli köylülerimizin Ramazan Bayramını kutlar daha nice bayramlara sağlık mutluluk birlik ve beraberlik içinde erişmelerini dileriz.
Dernek Yönetim Kurulu
Selçuk Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Araştırma Görevlisi Bizantolog İlker Mete Mimiroğlu, Eşi Araştırma Görevlisi Arzu Mimiroğlu ve bölüm öğrencileri, köyümüzü ve Alısumas Tepesini kapsayan araştırma gezisi düzenlediler.
İstanbul'daki Geleneksel Pikniğimiz daha önceden açıkladığımız Çatalca'daki yerde yapılmayacaktır. Bu seneki piknik yeri olarak "Beykoz Korusu'nda 3 Haziran 2007 Pazar günü yapılacaktır.
Tüm Hemşehrilerimize duyurulur. HASAN ATEŞCİ İst. Denek Başkanı
GİDESİM GELDİ
Yıllardır ayrıyım Gökyurt köyünden Çok özledim bir gün gidesim geldi Köy içinde yaren ahbap dolaşıp Eş dostuma bir selam edesim geldi
Sayın İsmail Detseli'nin şiirni okumak için bu linki tıklayınız veya Sizden Gelenler Bölümünü ziyaret edinizi
Türkiye'yi ağlatan kazada 2 kayıp da bizim köyden..
Ürgüp Göreme'ye geziye giden 2-A sınıfı öğrencilerini taşıyan otobüs, Aksaray'da kaza yapmış ve 33 öğrenci ve veli kazada hayatını kaybetmişti.
Kilistra'da kış ve düğün resimleri eklenmiştir...
23 Eylül 2009 Çarşamba İsmail Detseli’nin Memleket Gazetesi’ndeki yazısı. Ah o eski Ramazanlar: Eskiden beridir Anadolu’muzda Ramazan ayının atmosferi bir başka olur. Tabii Konya’mızda ve civar dağ köylerinde bu Ramazan’a yaklaşım bir başkadır.
Yaklaşık 40 yıldır kazılar yapılan çatalhöyük ve (diğer iki höyük) Konya'ya gidildiğinde mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biridir. Konya’nın Çumra İlçesi sınırlarında olan bu höyük'te yapılan çalışmalar sonucunda 13 yapı katı açığa çıkartılmıştır. Zoldra ise Kilistra civarındaki diğer bir ilginç höyüktür.
Hemen çevresindekiler yanına yaklaşıp, neye baktığını acaba neyin noksan olduğunu sordular sanırım. Kulaklığını eliyle iyice kulağına yerleştiren İnönü merhum, yarı soranlara, yarı da mikrofona doğru yükselen sesiyle şunları söyledi: “Hani benim kader arkadaşım, silah arkadaşım, can dostum sakallı Memiş’im yok mu?” dedi. Devamı için Ünlülerimiz linkini veya burayı tıklayabilirsiniz.
Köylümüz Ali Baloğlu (Bittigilin Ali) 02-03-2009 günü vefat etmiştir. Cenazesi ikindi namazını müteakip üçler mezarlığına defnedilmiştir. Merhuma Allah tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileriz.
Bizim köyümüzün yüksek ve efsanevi bir tarihe sahip olan Alisumas Dağının zirvesine yakın olan bir pınarın efasnesini anlatacağım bu yazımda. İsmail Detseli Yazının devamını okumak için bu linki veya Hikaye ve Masallar bölümümüzdeki ilgili yeri tıklayabilirler.
Tüm İslam aleminin ve Gökyurt'lu hemşerilerimizin bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi mübarek olsun. Bu mübarek gecenin Vatanımıza, Milletimize ve Tüm İsalam alemine hayırlar getirmesi dileğiyle.
Kilistra Antik kenti M.S. 7. y.y'da Kapodokya benzeri yumuşak kayaların oyulması ile bir çok kaya yerleşmesi oluşturulmuştur. 1998 yılında giderleri il özel idare müdürlüğü tarafından karşılanmak üzere Konya Müze Müdürlüğü adına yapılan kurtarma kazısı çalışmalarında, Haç Planlı Şapel, Sümbül Kilise, Büyük Su Sarnıcı ve Şırahanelerde temizlik, restorasyon, çevre düzenlemesi yapılmıştır.
Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait 500’e yakın eserin bulunduğu, 9 bin yıllık tarihe beşiklik eden tarih ve kültür şehri Konya, turizmde sadece Mevlânâ Müzesi, İnce Minare ve Karatay Müzesi ile tanındığı için yeterince yabancı turist çekemiyor.
Sayın İsmail Detseli'nin TYB (Türkiye Yazarlar Birliği) binasında, yeni kitabı için tanıtım ve imza günü vardır. Tüm hemşehrilerimiz imza gününe davetlidir. Yer : TYB Binası Tarih : 21 Temmuz 2010 Saat: 11:00
Köyümüzden Süleyman Güney (Kıbrıslılaın Süleyman) vefat etmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm köylümüze başsağlığı dileriz.
Sayı İsmail Detseliden bir çalışma daha.. Babamızdan dedemizden dinlediğimiz, hayal meyal hatırladığımız Arzu ile Kamber masalı artık arşivimizde yer alıyor. Arzu ile Kamber Masalını okumak için burayı tıklayınız veya Hikaye ve Masallar bölümümüzden okuyabilirsiniz.
Sayın İsmail Detseli'nin Memleket Gazetesi'nde çıkan yazısı. Orjinali için bu linki tıklayabilir veya buradan okumaya devam edebilirsiniz.
İsmail DETSELİ