Okunma Sayısı : 1202
Dinimizin bu konuda kesin emri vardır bizlere İnanmayın sakın haa sahte büyücü ve kâhinlere
Abi bir dakka bakar mısınız? Buyurun. Buralarda bir bakımcı (falcı) kadın varmış evini biliyor musunuz? Haydaaaa. Evden çıktım otobüs durağına doğru gidiyordum ana cadde üstünde 3-4 kadın durmuş giyimleri kuşamları da modaya uygun bir hayli. İçlerinden birisi yukarıdaki soruyu bana soruverdi. Önce biraz kızarak sonra da aniden tebessüm ederek kadına bakıp “Ne yapacaksınız bakımcı kadını bacım?” diye sordum. Beni öyle güler yüzlü gören kadın çevremizin de tenha olmasından dolayı sanırım biraz güven sağladı ve “Abi biraz işimiz var onunla” dedi. “Ne işiniz var? diye sordum. “Bakıma baktıracağız. Benim kızımın kocası ile arası açık da acaba aralarında bir başkası mı var, yoksa büyü falan mı yaptılar ona baktıracağım” dedi ve yanındaki kadını işaret ederek “Bu hanımın da kocası bazen bunalım geçiriyormuş. Evde dirliksizlik yapıyormuş. Bu da onun için baktıracak” dedi. “Peki, bu falcı kadın bunları biliyor muymuş?” diye sorunca “Heee” dedi, “Kim dedi?” diye soruma devam ettim. “Geçenlerde bizim gomşular gelmişler, baktırmışlar her bi şeyi gılı gılına bilivirmiş garı” dedi. Ben da biraz sertleşerek “Bırakın kardeşim bu safsata ve hurafe işleri, bunlar şeytan işi birer tuzaktır. Bunlar bir şey bilmezler bunlar sahtekârdır, şarlatandır. Bunlar besmele çekmeyi bile bilmezler. Gaybı (var olan ama gözle görünmeyeni) büyüyü bilseler yerden altın çıkarırlar. Sakın inanmayın bunlara Allah, Kuran ve peygamber bu tür büyü ve falcılık işlerini yasaklamış. Hatta bunlara inananları din dışı saymış bunlara inanalar dinden çıkarlar demiş. Bu gibi şeyler dinimize zarar veriyor. Sizlerde dininizden oluyorsunuz maazallah dedim. Kadın beni dinliyor. Ve ne bileyim abi denize düşen yılana sarılır derler bizde öyle olduk. Yok kardeşim şifayı bunlarda değil kendiniz kitabımızı okuyup dinimizi iyi öğrenin ve şifayı Allah’tan isteyin. Şeytanın oyununa gelmeyin, doktorlara gidin” diyordum ki beni dinleyen kadınlardan birisi bana sertçe dönerek, “Gardaşım biz sana edires sorduk, biliyorsan söyle bilmiyorsan bırak, bize akıl verme, bizim aklımız bize yeter” demez mi. “Eyvahhhh” dedim kadınlarla fazla yüz göz olmadan “Ben falcı malcı bilmiyorum hadi şuradan terbiyesiz kadın” deyiverdim
Maalesef toplumumuzda son yıllarda bu tür yerlere ve kişilere karşı aşırı bir düşkünlük olmaya başladı. Dini eğitimin zayıf ve çevredeki hurafe inançların yaygınlığından bir sektör meydana geldi. Medyumluk, falcılık, bakımcılık gibi şarlatanlarla İslam dinini kötü göstermeye çalışıyorlar. Bu tür şeyler eskiden de vardı ama bu kadar sektör halini almamıştı. Bugün böyle bir olayla karşılaşınca eskiden yaşadığım bir olayı hatırladım. Ve bir nebze insanlara faydalı olmak için ‘kıssadan hisse’ olur diye bu yazıyı yazmayı uygun gördüm. İşte yıllar önce yaşadığım sahte hoca ve falcı hikayesi…
1971 yılının Nisan Mayıs aylarıydı sanırım. “Kalbimde bir sıkıntı var benim ruhum daralıyor” diye rahatsızlığını sık sık belirten 3-4 aylık eşimi bir İzmir’e götürüp deniz atlatmamı ve orada bir tedavi işine baktırmamız için babam rahmetli durmadan beni zorluyordu. Böyle şeylere pek inanmadığım için gaileye almadım ama babamın ısrarına dayanamayıp “olur” dedik zaten çok akrabaların olduğu benim de yıllarca ikamet ettiğim İzmir’e gitmeye mecbur kaldık.
İzmir’e vardıktan ve birkaç günlük tanışma ve geziden sonra rahmetli Mübeccel yengeme (dayımın hanımı) eşimin hastalığından bahsettik. Bu konularda çok telaşlı ve hassas olan yengem “Aman oğlum falan yerde bir hoca varmış, nefesi çok keskinmiş ona gidelim” dedi. Nur içinde yatası yengem. Benim de bu düzenbazlık işlerine karşı bir alerjim vardı ya hemen “Tabi” diyerek kabul ettim. Gayem bu tür hoca geçinenlerin nasıl çalıştığını anlamaktı. Yengem merhume, annesi, ben ve eşim dördümüz yola çıktık dolmuşla, söylenen semte vardık. Öğleden sonra bir vakitti. Sorduk sözüm ona hocanın evini, gösterdiler. Daha kapıya varmadan bizi 50 -100 metre geride bir çocuk karşıladı “Abi siz hocaya geldiniz ama hoca öğleden sonra bakmaz, sabah erken geleceksiniz” dedi. Benim kızgınlıkla kafamı sağa sola çevirdiğimi gören yengem yüzüme baktı. “Gördün mü hoca ne kadar bilgili, disiplinli” der gibiydi.
Merakım bir kat daha arttı ve ertesi sabah erkenden sözü edilen yere gittiğimizde yine de geç kaldığımızı gördük. Çünkü kalabalık vardı ve kuyruk sokağa taşmıştı.
Bekledik sıramız geldi, “Hastanın yanına ben gireceğim bu benim en tabi hakkım” dedim ve öyleydi de ama yengem benim bir huzursuzluk çıkarmamdan korkarak “Ben de gireyim” dedi o da girdi. Adama dedim ki: Bu benim eşim bunda bir ruhi sıkıntı var bakar mısın? Adamın yanında iki adet çay tepsisine benzer şeyler vardı. İki adet de serçe parmak girecek şekilde delikleri olan çiçek çanağı gibi biraz çiçek çanağından uzun olan çanaklar vardı. Cincinin saçı sakalı ham tıraştı. Bahsettiğim tepsi gibi şeylerin ortasına yerleştirdiği iki adet mumu yakıyor çanağı üzerlerine kapatıyor. Eğer sertçe kapatırsa mum sönüyor yavaş kapatırsa normal havayı aldığı için mumlar sönmüyor o da buna göre ahkâm kesiyor. Böyle yalanlarla uyduruk şeylerle halkı soyuyor.
Benim şanslı günümdü o gün. Dua edecek diye beklediğimiz hoca bir sigara yaktı tam fırsat dedim ben de bir sigara yaktım. “Sigarayı söndür yasak” dedi. Ben, “Sen söndür ben de söndüreyim sen içersen ben duramam aşırı şekilde sigara tiryakisiyim” dedim. Adam sertleşerek “Başıma bela mısın yahu söndür şu sigarayı!” dedi. Tam fırsat biz cıngarı kopardık “Sen hoca değil düzenbazın birisin hoca dediğin okur tertemiz ağızla dua yapar be adam sigara içerek derde şifa bulunmaz” dedim. Bana “Çık dışarı ben senin hastana bakamam” dedi. Ben de “Hayır bakacaksın zaten bir şey bilmiyorsun ama bu konuda varsa bütün bildiklerini söyle” dedim. Adam hem korktu hem de illallah dedi. “Senin hastanın hastalığı yanmış eskileşmiş, zor iyi olur” dedi. Bunun üzerine ben “Bu tatmin edici bir cevap değil daha açıklayıcı bilgi ver biliyorsan” dedim. “Bildiğim bu kadar beni fazla zorlama” dedi. Bizden alacağı 25 lirayı da almayarak bizi evinden korkulu gözlerle resmen kovdu ve o sırada bütün müşterileri de bana kızdığı için güya dağıttı, “Bugün bakmayacağım” dedi.
Bütün o kandırılmış o cinciye inanmış saf Müslüman müşteriler bana bir hayli kızdı. Belki de orayı biraz daha geç terk etseydim dayak yiyebilirdim. Benim bu hareketimden dolayı rahmetli yengemle tartışarak eve geldik. Yengem bana, “Oğlum bir başka hoca daha var” dedi. Ona gitmeyi de kabul ettim. Çünkü merakım gittikçe artıyordu.
Bildiğim İzmir sokaklarında bir eve yaklaşıyoruz. Tanıdığım bir şarapçı sarhoş var, onun evine vardık. Adam bu semtte Arap hoca namı almış. Her gün meyhanede, buradan hiç çıkmayan bir ayyaş. Hanımına ben, “Siz ne zaman hoca oldunuz” derken hanım beni tanıyordu “Aman kardeşim ne olur, çoluk çocuk açlıktan ölecektik böyle bir yol tutturduk geçiniyoruz, kimseye söz etme” dedi. Gizliden yengeme ani bir işaret yapıp o evden ayrıldık yengem bana bakarak “Sen adamı tanır mısın?” dedi. “Tabi iyi tanırım yenge!” dedim. Ve “Bunun hiç kurtardığı hasta var mı, buna nasıl inandınız? diye sordum. Yengem, “Benim bir akrabam vardı. Adam kumar oynuyordu, evine bakmıyordu eşine çocuğuna sahip olmuyordu onu bu illetten bu adam kurtardı” demez mi! (Hâlbuki o hoca tanınan adam o zaman ayyaş sorumsuz berduşun birisi idi.) Olamaz bu adam içkici sarhoş ayyaşın teki, bu gibi sahtekârlara inanma. Saflığı bırak gel benimle de gözünle gördüklerine inan” dedim. Hemen rahmetli yengemi bir dolmuşa bindirdim Eşrefpaşa semtinde bir meyhanenin önüne vardık. Yengemi dışarıda bırakıp adamı içerden çağırdım. (Ben daha evvel bu tür yerlerde rızkım için çok çalıştım onun için buraları biliyordum) Adamı çok iyi tanıyordum. Adam çıktı meyhanenin önüne geldi, zil zurna sarhoştu. Rahmetli yengeme “Bak!” deyince kadıncağızın ağzı açık kaldı. Ve sarhoş adama “Yazıklar olsun sana, sahtekâr” derken adam o vurdumduymaz ve gailesiz sarhoş haliyle, “Yenge herkes bir yol tutturmuş gidiyor ben de tutturdum bir yol, kızacak ne var? Seni davet mi ettim, gelmeyiver yahu!” diye de pişkinlik yaptı. Oradan eve geldik o akrabasına verdiği muskaları yengemden rica ettim. Çünkü kafamı kurcalayan çok şeyler vardı o muskalarda, ne yazdığını merak ediyordum.
Yengem getirdi 4 adet muskayı. Birisinde Arap harflerinden sayısını bilmediğim kadar düzensiz bir elif harfleri yazılı idi diğerlerinde ise yine Arap harfleri sırasına göre elle yazılmış ama bozuktu. Adım gibi emindim bu harfleri böyle yazmakla ve kâğıtları muska haline getirilmekle şifa olmayacağını. Adamın vaziyetini gördüğümüzü ve bir daha asla böyle düzenbazlara kanmamasını ve kananları da uyarmasını istedim yengemden. Yengem merhume de Allah’tan af dileyip bir daha böyle sahtekârlara inanmayacağını söyledi. Allah kabrini cennet etsin.
Sonra başka hoca ve ulema diyebileceğimiz bir değerli hemşerimiz vardı. Çok zengin ve variyetli olan bu hocaefendi iş yerlerini oğullarına bırakmış. Kendisi hanımı ile bir camiye fahri imam olmuş. O caminin evinde oturuyor, namazı kıldırıyordu. Hizmet için çırpınan Allah dostu bir zat idi. Köyden giderken “Kayınpederim merhum benim arkadaşım ona varın o adam âlimdir ulemadır” demişti. Biz de son olarak ona gittik. Tabi adamcağız bizi hiç tanımıyordu. Çünkü o biz daha doğmadan bizim köyümüzden ayrılmış, İzmir’e göçmüştü. Durumumuzu ve kimin kızı kimin oğlu olduğumuzu izah ettik ve elime bakıp bir muska yazıvermesini söyledik. Söyledik de bir hayli de azar işittik “Ben muskacı falan değilim ben Allah rızası için ayet ve dualar okurum. Allah şifasını verir bir daha böyle muska falan derseniz eve sokmam. Ta köyden gelmişsiniz arkadaşlarımın çocuklarısınız benim köylülerim böyle cahil olamaz” dedi. Özür diledim, utandım. Haklıydı hoca. Ve bir ayet biraz da dua okudu. İki zeytin tanesine de dualar okudu ve evinizde bunları yiyin besmele ile yatın izin Allah’tan şifa bulursunuz” diyordu. Ben hocaefendinin okuduğu sureyi ve ayeti kerimeyi takip ettim. “Hocam, okuduğun sureyi ve ayeti takip ettim biz de o ayeti okusak hastaya ve hastalıklara şifa olur mu?” dedim şu cevabı verdi: Tabi kuzum, Kuran aynı Kuran. Ayet aynı ayet, hiçbir değişikliğe uğramamış. Allah’ın gönderdiği gibi muhafaza edilmiş Allah’a çok şükür tabi ammaaaa” dedi ve devam etti:
Ağız o ağız olacak… Burada ayet okur da bir başka yerde bu ağızla yanlış işler (haram ve küfür içki gibi) yaparsanız o zaman şifası olmaz…
İzin Allah’tan hanımım bu köylümüz, hocaefendinin temiz ve Kur’an adabına uygun bir ağızla okuduğu ayetlerinden ve dualarından şifa bulduk. Allah insanlara akıl ve şuur versin. Bu falcılara kâhinlere ve düzenbazlara saf insanları düşürmesin. İmanımızı ve inancımızı da zedelemesin. Âmin
Ortalama Üye Değerlendirmesi
6B8 RTH F M 1 U 4YP 8E1 SYT IGT Y N N 2 T KCH UTB YAG
Gönderilen yeni yorum yok
Sayın İsmail Detseli'nin Memleket Gazetesi'nde çıkan yazısı. Orjinali için bu linki tıklayabilir veya buradan okumaya devam edebilirsiniz.
İsmail DETSELİ
Mevlüt Saatçi ve Bitti Hüseyin'i ni kaybettik...
Selçuk Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Araştırma Görevlisi Bizantolog İlker Mete Mimiroğlu, Eşi Araştırma Görevlisi Arzu Mimiroğlu ve bölüm öğrencileri, köyümüzü ve Alısumas Tepesini kapsayan araştırma gezisi düzenlediler.
Sayı İsmail Detseliden bir çalışma daha.. Babamızdan dedemizden dinlediğimiz, hayal meyal hatırladığımız Arzu ile Kamber masalı artık arşivimizde yer alıyor. Arzu ile Kamber Masalını okumak için burayı tıklayınız veya Hikaye ve Masallar bölümümüzden okuyabilirsiniz.
Yaklaşık 40 yıldır kazılar yapılan çatalhöyük ve (diğer iki höyük) Konya'ya gidildiğinde mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biridir. Konya’nın Çumra İlçesi sınırlarında olan bu höyük'te yapılan çalışmalar sonucunda 13 yapı katı açığa çıkartılmıştır. Zoldra ise Kilistra civarındaki diğer bir ilginç höyüktür.
2008 YILI OLAGAN GENEL KURULU TOPLANTISI 17/2/2008 PAZAR GÜNÜ SAAT 13,00 DE DERNEK MERKEZİ (YAYLA GÜZİDE HANIM SOKAK GÜZİDE AP.No.18/A BAHÇELİEVLER / İST. ADRESİNDEDİR. İSTANBULDAKİ TÜM HEMŞEHRİLERİMİZİN GENEL KURUL TOPLANTISINA KATILIP YENİ YÖNETİM KURULU ve ORGANLARINI SEÇMELERİNİ KURUCU BAŞKAN OLARAK RİCA EDİYORUM.(Dernegimizin yaşaması için bu gereklidir.) LÜTFEN HERKEZ YANINDA BİRİNİ GETİRSİN
Hasan ATEŞCİ İst.Dern.Başk.
Sayın İsmail Detseli'nin TYB (Türkiye Yazarlar Birliği) binasında, yeni kitabı için tanıtım ve imza günü vardır. Tüm hemşehrilerimiz imza gününe davetlidir. Yer : TYB Binası Tarih : 21 Temmuz 2010 Saat: 11:00
GİDESİM GELDİ
Yıllardır ayrıyım Gökyurt köyünden Çok özledim bir gün gidesim geldi Köy içinde yaren ahbap dolaşıp Eş dostuma bir selam edesim geldi
Sayın İsmail Detseli'nin şiirni okumak için bu linki tıklayınız veya Sizden Gelenler Bölümünü ziyaret edinizi
Köyümüzden Süleyman Güney (Kıbrıslılaın Süleyman) vefat etmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm köylümüze başsağlığı dileriz.
Kilistra (Gökyurt) Kültür ve Turizm Derneği Yönetim Kurulu
Kilistra Antik kenti M.S. 7. y.y'da Kapodokya benzeri yumuşak kayaların oyulması ile bir çok kaya yerleşmesi oluşturulmuştur. 1998 yılında giderleri il özel idare müdürlüğü tarafından karşılanmak üzere Konya Müze Müdürlüğü adına yapılan kurtarma kazısı çalışmalarında, Haç Planlı Şapel, Sümbül Kilise, Büyük Su Sarnıcı ve Şırahanelerde temizlik, restorasyon, çevre düzenlemesi yapılmıştır.
Konya Postası gazetesi yazarı İlker Mete Mimiroğlu'nun 18 Ağustos 2008 tarihli gazetede yayınlanan makalesini buradan okuyabilirsiniz. Yazara köyümüzle ilgili yaptığı çalışmalardan ve hassasiyetinden dolayı teşekkür ederiz.
Bugünkü bölümümüzde de, İlker Mete Mimiroğlu’nın, “ Günümüze ulaşabilen bir Ortaçağ kenti” makalesine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Berat Kandili, Yüce Rabbimiz nezdinde beratımıza vesile olduğu, Rabbimizin affediciliğine ve bağışlayıcılığına sığınmayı öğrettiği gibi, aynı zamanda kırılan kalpleri onarma, dargınlık duvarlarını yıkma, kin, nefret ve intikam duygularını aşma günüdür. Yaradan’ın affına erebilmek için yaradılanı affetme günüdür. Diyanet İşleri Başkanlığının Mesajını okumak için tıklayınız
Tüm İslam aleminin ve değerli köylülerimizin Ramazan Bayramını kutlar daha nice bayramlara sağlık mutluluk birlik ve beraberlik içinde erişmelerini dileriz.
Dernek Yönetim Kurulu
Kilistralı esnafların tanıtıldığı 'HARMANLAR' bölümü eklenmiştir
Tüm İslam aleminin ve Gökyurt'lu hemşerilerimizin bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi mübarek olsun. Bu mübarek gecenin Vatanımıza, Milletimize ve Tüm İsalam alemine hayırlar getirmesi dileğiyle.
İstanbul'daki Geleneksel Pikniğimiz daha önceden açıkladığımız Çatalca'daki yerde yapılmayacaktır. Bu seneki piknik yeri olarak "Beykoz Korusu'nda 3 Haziran 2007 Pazar günü yapılacaktır.
Tüm Hemşehrilerimize duyurulur. HASAN ATEŞCİ İst. Denek Başkanı
Köyümüz'ün gazisini kaybettik
Kilistra Gökyurt Kültür ve Turizm Derneğinin yapılan olağan genel kurulunda yeni dernek yönetimi seçilmiştir.
11. Geleneksel Gökyurt Köyü Kültür ve Turizm Şöleni
Geleneksel Şölenimizle ilgili bilgiler aşağıdaki gibidir. Tüm köylülerimize önemle duyurulur.
23 Eylül 2009 Çarşamba İsmail Detseli’nin Memleket Gazetesi’ndeki yazısı. Ah o eski Ramazanlar: Eskiden beridir Anadolu’muzda Ramazan ayının atmosferi bir başka olur. Tabii Konya’mızda ve civar dağ köylerinde bu Ramazan’a yaklaşım bir başkadır.
Receb-i şerifin ilk Cuma gecesi Regaib gecesidir. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, bu gecenin kıymeti daha da artmaktadır. Allahü teâlâ, bu gecede, mümin kullarına, ragibetler, yani ihsanlar, ikramlar yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua red olunmaz ve namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir.2012 Regaip Kandilini 24 Mayıs Perşembeyi Cuma'ya bağlayan gecede idrak edeceğiz. Kandiliniz mübarek olsun
29 Mart 2009 tarihinde Ülkemizde yerel seçimler yapılmıştır. Her İl, İlçe, Belde ve köylerimiz 5 yıl süreyle kendilerini yönetecek kişileri seçmek amacıyla sandık başına gitmiştir.
Karun Hazinesi'ne ait kanatlı denizatı biçimindeki altın broşun, Uşak Arkeoloji Müzesi'nden çalınıp yerine sahtesinin konulması müzelerdeki güvenlik açığını bir kez daha gündeme getirdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı soruşturmanın devam ettiğini söylerken, Karun Hazinesi'nin Türkiye'ye kazandırılmasında emeği geçenler ise hırsızlık olayına haklı olarak daha fazla tepki gösteriyor. Ülkemiz müzelerinde çok değerli kültür hazineleri sergileniyor, ancak gelişmiş teknolojilere dayalı güvenlik sistemleri ne yazık ki hala yok.
Konya Büyükşehir Belediyesi, Ticaret Odası, Sanayi Odası, Ticaret Borsası, Esnaf ve Sanatkarlar Odalar Birliği, Türsab, Gazeteciler Cemiyeti, Turistik Belgeli Konaklama ve Yiyecek İçecek Tesisleri, Otelciler Odası, Lokantacılar Odası ve üye sivil toplum kuruluşlarıyla yapılan ortak çalışmalar sonucu Konya’nın 7 harikası Mevlana Kültür Merkezinde ve Kule Site Alışveriş Merkezinde oylanıyor.
Bizim köyümüzün yüksek ve efsanevi bir tarihe sahip olan Alisumas Dağının zirvesine yakın olan bir pınarın efasnesini anlatacağım bu yazımda. İsmail Detseli Yazının devamını okumak için bu linki veya Hikaye ve Masallar bölümümüzdeki ilgili yeri tıklayabilirler.
Tekkeli Osman Demir (Çavuş Osmanı) 19-Mart-2008 Çarşamba günü vefat etmiştir. Akşam namazı sırasında defnedilmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm hemşehrilerimize başsağlığı dileriz.
Kurban Bayramınızı en içten duygularla kutlar yaşam boyu sağlıklar dilerim
YÖNETİM KURULU ADINA B Ş K Ragıp K A D I O Ğ L U
Köylümüz Ali Baloğlu (Bittigilin Ali) 02-03-2009 günü vefat etmiştir. Cenazesi ikindi namazını müteakip üçler mezarlığına defnedilmiştir. Merhuma Allah tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileriz.
Türkiye'yi ağlatan kazada 2 kayıp da bizim köyden..
Ürgüp Göreme'ye geziye giden 2-A sınıfı öğrencilerini taşıyan otobüs, Aksaray'da kaza yapmış ve 33 öğrenci ve veli kazada hayatını kaybetmişti.
Derneğimizin kısa mesaj ile üyelerimizi bilgilemdirme sistemi faaliyete geçmiştir...Vefat, düğün, hastalık gibi hemşerilerimizin özel veya acılı günleri kısa mesaj sistemi ile duyurulacaktır. Bu bağlamda üyelerimizin ve hemşerilerimizin dernek yönetimi ile irtibata geçerek cep telefon numaralarını güncellemeleri gerekmektedir. Bu konuda göstereceğiniz hassasiyet için şimdiden teşekkür ederiz.
Hemen çevresindekiler yanına yaklaşıp, neye baktığını acaba neyin noksan olduğunu sordular sanırım. Kulaklığını eliyle iyice kulağına yerleştiren İnönü merhum, yarı soranlara, yarı da mikrofona doğru yükselen sesiyle şunları söyledi: “Hani benim kader arkadaşım, silah arkadaşım, can dostum sakallı Memiş’im yok mu?” dedi. Devamı için Ünlülerimiz linkini veya burayı tıklayabilirsiniz.
Derneğimizin çeşitli tarihlerde İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde gerçerkleştirdiği ziyaret gezileri ve neticeleri aşağıda belirtilmiştir. Gezilerde görüşülen köylülerimiz birlik ve beraberlik içerisinde köyümüzün kalkınması için tüm gayretleri göstereceklerini belirtmişlerdir.
Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait 500’e yakın eserin bulunduğu, 9 bin yıllık tarihe beşiklik eden tarih ve kültür şehri Konya, turizmde sadece Mevlânâ Müzesi, İnce Minare ve Karatay Müzesi ile tanındığı için yeterince yabancı turist çekemiyor.
Kilistra'da kış ve düğün resimleri eklenmiştir...