Okunma Sayısı : 1355
Konya’nın dağ köylerinden birinde yaşıyorlardı. Çünkü köyleri burası Memet ağa da köyün eşrafından sevilen ve sayılan adamdı. Köy Mutaflar köyü Memet ağaya da Yücelerin Memet Çavuş derlerdi. 18-20 haneli küçük bir köy olan Mutaflar’da Memet ağa hem kendi köyünde hem de çevre köylerde çok saygın adamdı. Üç tane pırıl pırıl güzel hanım kızı vardı ama Allah ona bir oğlan vermemişti. Ağanın kızlarının anası olan hanımı Meryem kadın ani bir hastalıkla hakkın rahmetine kavuşmuş ama yerine de kendisi kadar sevgi beslenen ve komşuları tarafından örnek gösterilen üç kız bırakmıştı. Ölenle ölünmez ya hayat devam edecekti işte. Memet Çavuş da birkaç ay dul kaldıktan sonra kızlarının iznini alarak evlenmeye karar vermişti. Ve her yıl oralardan geçerek oba hayatı yaşayan iyi konuştukları 30- 35 yaşlarında evde kalmış bir Yörük kızı olan Sakine’yi istemeye karar vermiş. Zaten birbirlerini iyi tanıyan oba beyi ile Memet Çavuş’un uyumu çabuk sağlanmış kısa bir konaklamadan sonra Yörük Hakkı kızını Memet Çavuş ile evlendirip göçerliğine devam etmiş. Çünkü Memet Çavuş’un olgunluğuna ve dirayetine güveni sonsuzmuş.
Sakine gelin hamarat, işini bilen çok çalışkan bir hanımmış, ama kadında bir ürkeklik varmış. Nedeni ise Memet Çavuş ile aralarındaki 20 civarındaki yaş farkından ziyade “üç tane güzel kıza kendisini kabul ettiremez miyim” diye tereddüt ediyormuş.
Ama ne var ki merhume anaları gibi bilgili olgun olan kızlardan en büyüğü Hürü 14 yaşında olduğu halde sanki 50 yaşındaki bir hanım olgunluğunda, 12 ve 10 yaşlarında olan kardeşlerini de bu birlikteliğe razı etmiş ve Sümbül ile Nevruz da yeni analıklarını çok sever olmuşlar. Bunda akıllı ve olgun olan Koca Memet Çavuşun da rolü büyüktür. Kızlar ölen analarından aldıkları terbiye ile analığa gayet samimi davranmakta ona hiç acemilik çektirmemektedirler. Analık ise bu sıcak sevgi ve ilgiyi karşılıksız bırakmamakta bu düstur ile çok tatlı bir yaşam sürmektedir.
Babalarının tatlı dili analıklarının muhabbeti, kızlar üzerinde büyük bir etki gösterdiğinden büyük kız Hürü çabuk büyümüş, serpilmiş ve kendi köylerinden hatta civar köylerdeki delikanlılar tarafından beğenilen ve ısrarla istenen bir kız oluvermiştir.
Aylar yılları kovalamış. Nihayet daha henüz 18’inde iken Hürü kızı istemeye gelen dünürlerin biri oturur, biri kalkar olmuş Memet Çavuş’un sedirine…
Nihayet tam kuzey karşılarında olan bir köy olan Gökçeler köyünün eşrafından olan ve şehirli ağa diye tanınan Hüseyin ağanın büyük oğlu Ali’ye kızında fikrini alarak he deyivermiş Memet çavuş. Hemen hayırlı iş uzatılmaz mantığı vardır. O köylerde alel acele görkemli bir düğün dernek yapılıp gelin edilivermiş Hürü kız Gökçeler’e. Bu düğünün hemen sonrasında da hamile olan analık Sakine kadının da bir kız çocuğu dünyaya gelmiş. Eski hanımdan da oğlu olmayan Memet Çavuş eskileri ile beraber yeni hanımın da kız doğurması ile 4 kız babası oluvermiş, ama inançlı olduğu için asla bu duruma isyan etmemiş. Allah’ın verdiğine razıyım, o her şeyi iyi bilir, iyi yapar onun hikmetinden sual olunmaz, demiş.
Memet Çavuş “Olsun ne yapalım çoğun azalması çabuk olur zaten birisi işte yuvadan uçuverdi” der.
Ve yeni doğan kızına da Zalif adını koyar. “Ne yapalım belki son zamanımızda bize bu bakacaktır, bu bir yudum su verecektir, ömrüm olursa bir iç güveyisi alırım bunca mala mülke kim sahip olacak simimi soyumu sürdürür” diye içinden geçirir. Bizim Anadoluda ve Konya yöremizde bir güzel söz vardır genelde birkaç kızı olanlar için kullanılır. Derler ki, “Erdeki sattırır evdekini, yani gelin olan iyi geçinir sevilirse evdekine talip çabuk olur.
Bu sözün doğruluğu meydana çıkar umulan olur ve karşı köye gelin giden Hürü gelinin hamarat güler yüzlü ve saygılı bir gelin oluşu o köyün bir başka eşrafından olan Rasık ağanın iştahını kabartır. Memet Çavuşun ikinci kızı Sümbül’e de o talip oluverir oğlu Hüsnü için. Ne de olsa yabancı köyde gariplik hisseden abla Hürü gelin, kardeşini de yanına almak ister ve kale içerden fethedilir. Ablasının önerilerine uyan Sümbül, gelen dünürlere iyimser davranarak babasına Rasık ağanın oğlu Hüsnü’ye varmak istediğini belli eder. Memet Çavuş’a da “Gelenlere kızı verdim arkadaş, evet demek düşer” der. Ve ikinci kızı Sümbül’ü de kısa zamanda yuvadan uçuruverir.
“Dünürcülük sevgi, saygı muhabbetle olur” derler iki kızını da karşı köye gelin eden Memet Çavuş dünürleri ve damatları ile sık sık görüşmeyi arzu eder ve yanlarına fırsat buldukça gider gelir. Zaten acil bir durum olsa seslenseler duyulur köyden köye sesleri.
Gidip geldikçe o köylülerden de dünürleri ve damatlarından büyük sevgi ve saygı gören Memet Çavuş bir gün o köyden köyüne dönerken yine Gökçeler köyünün ağalarından olan Abdurahman beğ (Eskiden de arkadaşıdır Memet Çavuş’un) yolunu keser ve “Meraba Memet Çavuş” der. Karşılıklı biraz sohbetten sonra Abdurahman sitemkar sözlerle takılır Memet Çavuşa “Yahu çavuş gardaş sık sık bizim köye gelin giden burada benim bir arkadaşım var deyi bir uğrayıp da acı gayfemi içmen hay lan biz seninle eski yaren değil miyiz” der. Memet Çavuş uyanık adamdır. Abdurahman’ın ağzındaki baklayı bilir emme pek oralı olmaz ve “Fırsatım olmuyor gardaşlık bir ara müsait olunca içeriz gayfeyi seni ben de sever sayarım” der ayrılır oradan. Ama Abdurahman ağa Memet Çavuş’u takibe almıştır. Çünkü onunda bir isteği bir çıkarı vardır Memet Çavuş’tan. Çünkü Memet Çavuş’un Gökçeler’deki kızları çalışmalarından ve saygılı olmalarından dolayı dillere destan olmuşlardır ve herkes onları konuşmaktadırlar. Abdurahmanın niyeti de Memet Çavuş’un üçüncü kızı Nevruz’u oğlu Mevlit’e istemektir arzusu. Bu samimiyet böyle gelip giderken devam eder. Bir akşam Memet Çavuş’un evine Abdurahman ağa ve Gökçeler köyünün ileri gelenleri çöküverirler aniden. Kısa bir hal hatır sormadan sonra Allah’ın emri peygamberin kavli ile Nevruz’a dünür oluverirler. İçlerinde çok hatırlı kimseler vardır ama Memet çavuş bunlara tatlı bir lisan ile “Etmeyin yapmayın ağalar daha birini bir sene oldum çıkaralı benim Nevruz’um daha 17’sinde der ama Abdurahman için gelenler de canım gınır yanır etme bu da bir babası sayılır Nevruz’un. Zaten eski arkadaşsınız, onun evinde büyüsün gitsin biz mehel münasip gördük sen yine eyi düşün iki gün sonra gelip söz alacağız sen pek başkalarına iş düşürmezsin emme yine de hanımınla filan bir istişare et” derler ve kalkarlar. Memet Çavuş bunun bir kurtuluş olmadığını bilir ve köydeki kızları ile görüşür Abdurahman’ı zaten bilmektedir ama oğlan için kızlarının fikrini alır, olumlu derler ve iki gün sonra gelen dünürlere “Yeni hanımın biraz kalsın çavuşum, hem küçük kızımız hem de ihtiyacımız var ona” demesine aldırmaz zaten sözü üzerine söz söyletmemiştir. Onlara da “Verdim arkadaş hayırlı mübarek olsun Allahın dediği olur. Gülerse yüzü var ağlarsa gözü var” der. Sözü verir.
Nevruz kızın da kısa zamanda düğünü yapılır o da yuvadan uçuverir. Memet Çavuş Yörük Hanım ve son kızı Zalif ile üçü kalmışlardır. Köy yerinde zaten maldan ve tarladan yana zengin olan Memet Çavuş işlerini kendilerine göre ayarlar, tarlaların bir kısmını kiraya verir. Bir iki belik ekin eker, onları da altın gibi damatları ve hamarat kızlarının yardımı ile erkenden hasat eder ve yaşamını böyle ağavari bir şekilde sürdürür. Memet Çavuş çok otoriter ve sert bir adam olmasına rağmen hem bonkör, hem de siyasetçidir. Damatları ve kızları bayram ziyaretlerinde veya başka bir zaman ziyarete geldiler mi, onların her halini bilir onlara sevecen ve nazik davranır. İyi tütünden cıgaralarını sarar, yemekten sonra damatların üçünü de yanına çağırır “Yavrularım sizler benim öz evlatlarım kadar kıymetlisiniz. Biliyorsunuz, benim oğlum yok ama ömürlü olsun kızlarım sizleri bana birer oğul yapıp beni ödüllendirdiler. Onun için her gönülde bir aslan yatar. Benim içimde bir hevesim var, sizlerle karşılıklı şöyle bir cıgara tüttürmek. Ne olur bunu benden esirgemeyin yanıma gelin” der. Damatların olmaz, itirazlarını kabul etmez ve beraber keyifle cıgaralarını tüttürürler. Damatların da böylece sevgi ve saygısını kazanır Memet çavuş. Artık kızlarından torunları olmuştur, onlarla gönül eğlendirir. Bu arada hanımın babası Sarıkeçili aşiretinden Yörük Hakkı da hakkın rahmetine kavuşmuş, oba yaylalara çıkmaz olmuş, artık sahilde bir yere yerleşik olmuşlar. Ama bir yerli kadar bilgin ve oturaklı olan Sakine kadın bu köyde olgunluğuna olgunluk eklemiş zaten aşina olduğu yaylalarda hayat sürmüştür.
Yıllar böyle devam edip giderken artık Memet Çavuş yetmişini çoktan aşmış Sakine kadın da elli yaşı tüketmiş yuvaları mutlu ama içlerinde bir sıkıntı bir tedirginlik vardır. Ne de olsa Memet Çavuşun o eski ağalık hükmü de artık geçip gitmiştir. Zalif kız dersen büyümüş serpilmiş 18’ini bitirmiş birçok talibi dünürü var ama Memet Çavuş bu son kızı için bir türlü gelenlere he diyemiyormuş. İnce eleyip sık dokumuş. Armıdın sapı üzümün çöpü demiş. Ama birçok işlere de çaresiz Zalif kızı yalnız gönderiyormuş. Bu da o zamanlar köy yerinde büyük bir tehlike imiş. Sonra Memet Çavuş’un kızını almayı ona damat olmayı cazip kılan bazı sebepler de varmış. Memet Çavuş’ta tarla bol, mal mülk desen hesabı yok asaletli de maazallah, ya kızın kolundan biri tutuverirse kaçırmak niyetiyle…
Artık bunları düşünerek uykuları kaçar. Ama olmaz der, kendi kendine. Köylerinden birkaç talip vardır ama hepsi de baldırı çıplak adam olacak şey değillerdir sadece malı için Zalif kıza talipler. Ailesi de oğulları da kızının ağzını şöyle yoklar, kız hiç birini de istemez köylerinden istediği gönlüne uygun biri vardır ama o da çok fakirdir. Zavallı çocuk, zengin Memet Çavuş’un kızına dünür gönderme cesareti bile gösteremez. Bu aileye de dokumacılar derler köyde. Bir anaları üç oğlan bir kızdan oluşan ailenin en büyük oğlu İsmail, çalışır fazla tarla tapan yoktur, ıstarda kilim ve çuval gibi şeyler dokuyup yaşamlarını sürdürmektedirler. Temiz de bir asalete sahiplerdir. Bir başka aile daha var ki köyün en tehlikeli en şirret ailesi. Bunlara da mülazım oğlu derler. Ama fazla çalışmaya yüzleri yok, kısa ve yanlış yollardan kazanç sağlamaya uğraşırlar, işleri de pek düzenli gitmez. Kendi köylüleri ve civar köylüler tarafından da pek sevilmezler.
KORKULAN BAŞA GELİYOR
Bahar günlerinin bir ikindi vakti Memet Çavuşun kızı Zalif harım altı dedikleri tarlaya yeni doğum yapan ineklerine yedirmek için taze ot biçmeye gitmiştir. Yalnız tarla çok sapa bir yerdedir. Tecrübeli Memet Çavuş bu tarlaya giderlerken hanımını ve kızını daima dikkatli olmaları konusunda uyarır. Ama çabuk dönerim diye Zalif kız o gün habersiz gidivermiştir tarlaya. Mülazim oğullarından Ramazan her gün pusu kurup beklediği yerde kızın yalnız geldiğini görünce “Tamam istediğim oldu” der. Önce heyecanlanır sonra kendine çeki düzen verir ve ot biçmekte olan Zalif kızı kolundan yakalayıverir. Ve niyeti de çok kötüdür Memet Çavuş’un kızını kaçırıp hem kıza hem de onca mala sahip olmaktır niyeti. Ve kızı olanca gücü ile sürüklemeye başlar kız bu zalimin elinden kurtulamayacağını bağırsa da sesini bu ıssız yerde kimseye duyuramayacağını anlar. Zalif kız hemen yumuşar görünür ve Ramazan’a şöyle bir öneride bulunur: Kendini zorlama seninle, gönüllü kaçarım zaten benim de sende gözüm var ama benim uçkuruma dokunmayacaksın. Nasıl olsa ben seninle kaçtıktan sonra köyde dile düşerim senin olurum, birbirimizin olmadığımızı kimse bilemez. Beni babam sana mecburi verir” der. Ve şöyle de bir laf eder: Ne olurdu benim kolumdan şöyle bir meydanlık yerde tutaydın da sana tam bir herif olarak güveneydim bu biraz kalleşçe oldu değil mi” der. Ama Ramazan bu imalı laftan bir şey anlayamaz. Ve kaçarlar.
MEMET ÇAVUŞUN EVİNE BİR ACI BİR FİGAN ÇÖKER
Akşamın geç vakti olur Zalif kız eve gelmez, ailede bir telaş başlar. Karşı köydeki kardeşleri ve damatlar da gelir sağa sola koştururlar. “Zalif’i gören var mı?” diye soruşturmalar netice vermez.
Son gören bir kadın “harıma giderken gördüm” deyince kimin kaçırdığı biraz belli olur. Memet Çavuş’un damatları Mülazim oğullarının evindekilere zarar vermek isterler ama o umur görmüş Çavuş ve Sakine kadın buna müsaade etmez.
Herkesteki telaş ve üzüntüye rağmen Sakine kadın çok sakindir rahattır. Bu da orada bulunanlar arasında kuşkuya neden olur. Ama Sakine kadının bunlara cevabı şudur: Korkmayın ben 35 yaşıma kadar göçer olmamızdan dolayı dağlarda taşlarda çok gezdim bir çok badirelerde atlattım ama asla namusuma ve uçkuruma leke getirmedim. Babamın sarığını eğdirmedim. Eğer Zalif benim kızım ise evine kız oğlan kız dönecektir ya da canından olacaktır. Ben ona temiz süt ve dürüst terbiye verdim, der. Aramalar, çabalar boşa gider ortalık sakinleşir gibi olur aradan bir hafta geçer.
GELELİM BİZ ZALİF İLE RAMAZAN’A
Ramazan gönüllü gibi görünen Zalif kız ile hep kaçmanın ve yakalanmamanın yolarını aramaktadır. Köylerinin çevresinde ve dağlarda birçok eski mağara bulunduğu için buralarda günlerini geçirirler. Her saat, her gün iz atıp yer değiştirirler. Ama açlık da var tabi Ramazan Zalif’i bir mağaraya veya bir ıssız yere elini ayağını bağlayıp bırakıp gider. Köylerden ve başka yerlerden yiyecek temin eder. Hatta bir gün tarlada çalışan bir kadının azığından ekmek çalarken görülen Ramazan kadını tehdit eder ve kadın onların belasından korktuğu için köye söyleyemez. Herkes görmedim, bilmem taktiği uygular. Köylünün çok başvurduğu bir yöntemdir bu.
İKİLİ ARASINDA GÜVEN SAĞLANIYOR
Dağlarda uzun süre kalmalarına rağmen bir türlü kızın gönlüne giremeyen Ramazan, zor kullanmayı da tercih etmez ve Zalif kıza sahip olmaz. Ama ona gözdağı vermeyi de unutmaz. “Bundan sonra köye insek de seni benim sayarlar beraber olmadığımızı kim bilecek” der Söyledikleri de çok doğrudur. Tarih 1860-70’li yıllar doktor muayenesi mi olacak bir kız kaçırıldı mı, ona artık kız gözü ile bakılmaz. Zalif kız köylüler tarafından lekelenmiştir. Kız oğlan kız olduğunu yalnız kaçıran ve kendisi bilmektedir.
NİHAYET ÖZGÜRLÜK!
Haftalardır kaçmaktan yorulan Ramazan ve Zalif, gecelemek üzere ikindi vakti bir mağaraya girerler. Artık Zalif kıza güven duyan Ramazan çok yorgun olduğunu ve dizinde biraz yatmak istediğini söyler. Zalif kız hemen kabul eder ve dizine yatan Ramazan’ın başını okşamaya başlar. Bu sahte sevgiden rehavete kapılan Ramazan da derin bir uykuya dalıverir.
Ramazanın iyice uyduğunu anlayan Zalif kız şalvarındaki uçkurunu çözer ve Ramazanın ellerini ve ayaklarını güzelce bağlar. Kapıya doğru varır ve “Ulan herif bozuntusu benim anam ağlayacağına senin anan ağlasın, seni öldürürdüm ama ne var ki bana dokunmadın onun için seni sağ bırakıyorum. Hadi burada fazla kalmazsın aileniz olacak o rezillere söylerim köpeğiniz falan mağarada bağlı gidin salın diye” der. Ve kaçar baba evine 15 gün sonra döner. Evde bir burukluk bir hayli de sevinç vardır. Ama çok mert olan Zalif kız geldiğinden üç gün sonra babasını yanına alır. Ve köy meydanına çıkar orada toplanmış olanlara “Ey köylüler, Allah rızası için beni dinleyin. Benim alnım açık, yüzüm ak beni bilen böyle bilsin. Ben beni kaçıran köpeğe ırzımı ve namusumu teslim etmedim. Allah üstümde şahittir, onu da korudaki mağarada ellerini bağlayıp bıraktım. Sahipleri köpeklerini kurtarıp ona sahip olsunlar. Beni bu mertliğimle isteyen kim varsa ona varacağım, var mı içinizde böyle bir herif” der. Zaten ona çok güvenen çok seven İsmail çıkar ve “Ben varım Zalif’im” der. Ve bu söz üzerine bütün köylüler kızın mertliği karşısında sevince boğulurlar. Zalif kız da babası Memet Çavuş’un bonkörlüğünü bildiği için her iki tarafın düğün masrafını çekmesini rica eder. Baba “hay hay kızım” der. Bu sevinç ile güzel bir düğün yapılarak dokumacıların İsmail ile Zalif kız evlenirler. Mağaradan ailesi tarafından kurtarılan Ramazan ise utancından hiç köye gelemez. Kızın söyledikleri doğru mu diye soran ailesine de “Evet Zalif ne dediyse doğrudur” der. Bir başka köye yüzünü tutar gider ve orada bir başkası ile evlenir. O da çoluk çocuk sahibi olur.
Ben bu hikâyede adı geçen figüranların isimlerinden bazılarını hatırlıyorum. Sadece köy ismi ve şahıs isimlerini değişik verdim. Çünkü kiminin oğulları kiminin de torunları yaşamlarını sürdürmekteler. Hem de yüzlerce torunları var.
Onlar merhum oldular. Allah rahmet eylesin kabirleri cennet olsun
Ortalama Üye Değerlendirmesi
SCQ JPN C O F F 58F 73A XAU FGM 5 3 W 2B8 NOX H9O
Gönderilen yeni yorum yok
Karun Hazinesi'ne ait kanatlı denizatı biçimindeki altın broşun, Uşak Arkeoloji Müzesi'nden çalınıp yerine sahtesinin konulması müzelerdeki güvenlik açığını bir kez daha gündeme getirdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı soruşturmanın devam ettiğini söylerken, Karun Hazinesi'nin Türkiye'ye kazandırılmasında emeği geçenler ise hırsızlık olayına haklı olarak daha fazla tepki gösteriyor. Ülkemiz müzelerinde çok değerli kültür hazineleri sergileniyor, ancak gelişmiş teknolojilere dayalı güvenlik sistemleri ne yazık ki hala yok.
Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait 500’e yakın eserin bulunduğu, 9 bin yıllık tarihe beşiklik eden tarih ve kültür şehri Konya, turizmde sadece Mevlânâ Müzesi, İnce Minare ve Karatay Müzesi ile tanındığı için yeterince yabancı turist çekemiyor.
İstanbul'daki Geleneksel Pikniğimiz daha önceden açıkladığımız Çatalca'daki yerde yapılmayacaktır. Bu seneki piknik yeri olarak "Beykoz Korusu'nda 3 Haziran 2007 Pazar günü yapılacaktır.
Tüm Hemşehrilerimize duyurulur. HASAN ATEŞCİ İst. Denek Başkanı
Kurban Bayramınızı en içten duygularla kutlar yaşam boyu sağlıklar dilerim
YÖNETİM KURULU ADINA B Ş K Ragıp K A D I O Ğ L U
Kilistra Antik kenti M.S. 7. y.y'da Kapodokya benzeri yumuşak kayaların oyulması ile bir çok kaya yerleşmesi oluşturulmuştur. 1998 yılında giderleri il özel idare müdürlüğü tarafından karşılanmak üzere Konya Müze Müdürlüğü adına yapılan kurtarma kazısı çalışmalarında, Haç Planlı Şapel, Sümbül Kilise, Büyük Su Sarnıcı ve Şırahanelerde temizlik, restorasyon, çevre düzenlemesi yapılmıştır.
GİDESİM GELDİ
Yıllardır ayrıyım Gökyurt köyünden Çok özledim bir gün gidesim geldi Köy içinde yaren ahbap dolaşıp Eş dostuma bir selam edesim geldi
Sayın İsmail Detseli'nin şiirni okumak için bu linki tıklayınız veya Sizden Gelenler Bölümünü ziyaret edinizi
Berat Kandili, Yüce Rabbimiz nezdinde beratımıza vesile olduğu, Rabbimizin affediciliğine ve bağışlayıcılığına sığınmayı öğrettiği gibi, aynı zamanda kırılan kalpleri onarma, dargınlık duvarlarını yıkma, kin, nefret ve intikam duygularını aşma günüdür. Yaradan’ın affına erebilmek için yaradılanı affetme günüdür. Diyanet İşleri Başkanlığının Mesajını okumak için tıklayınız
Hemen çevresindekiler yanına yaklaşıp, neye baktığını acaba neyin noksan olduğunu sordular sanırım. Kulaklığını eliyle iyice kulağına yerleştiren İnönü merhum, yarı soranlara, yarı da mikrofona doğru yükselen sesiyle şunları söyledi: “Hani benim kader arkadaşım, silah arkadaşım, can dostum sakallı Memiş’im yok mu?” dedi. Devamı için Ünlülerimiz linkini veya burayı tıklayabilirsiniz.
23 Eylül 2009 Çarşamba İsmail Detseli’nin Memleket Gazetesi’ndeki yazısı. Ah o eski Ramazanlar: Eskiden beridir Anadolu’muzda Ramazan ayının atmosferi bir başka olur. Tabii Konya’mızda ve civar dağ köylerinde bu Ramazan’a yaklaşım bir başkadır.
Konya Büyükşehir Belediyesi, Ticaret Odası, Sanayi Odası, Ticaret Borsası, Esnaf ve Sanatkarlar Odalar Birliği, Türsab, Gazeteciler Cemiyeti, Turistik Belgeli Konaklama ve Yiyecek İçecek Tesisleri, Otelciler Odası, Lokantacılar Odası ve üye sivil toplum kuruluşlarıyla yapılan ortak çalışmalar sonucu Konya’nın 7 harikası Mevlana Kültür Merkezinde ve Kule Site Alışveriş Merkezinde oylanıyor.
Bizim köyümüzün yüksek ve efsanevi bir tarihe sahip olan Alisumas Dağının zirvesine yakın olan bir pınarın efasnesini anlatacağım bu yazımda. İsmail Detseli Yazının devamını okumak için bu linki veya Hikaye ve Masallar bölümümüzdeki ilgili yeri tıklayabilirler.
Kilistralı esnafların tanıtıldığı 'HARMANLAR' bölümü eklenmiştir
Yaklaşık 40 yıldır kazılar yapılan çatalhöyük ve (diğer iki höyük) Konya'ya gidildiğinde mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biridir. Konya’nın Çumra İlçesi sınırlarında olan bu höyük'te yapılan çalışmalar sonucunda 13 yapı katı açığa çıkartılmıştır. Zoldra ise Kilistra civarındaki diğer bir ilginç höyüktür.
Türkiye'yi ağlatan kazada 2 kayıp da bizim köyden..
Ürgüp Göreme'ye geziye giden 2-A sınıfı öğrencilerini taşıyan otobüs, Aksaray'da kaza yapmış ve 33 öğrenci ve veli kazada hayatını kaybetmişti.
Tüm İslam aleminin ve Gökyurt'lu hemşerilerimizin bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi mübarek olsun. Bu mübarek gecenin Vatanımıza, Milletimize ve Tüm İsalam alemine hayırlar getirmesi dileğiyle.
Dernek Yönetim Kurulu
Derneğimizin çeşitli tarihlerde İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde gerçerkleştirdiği ziyaret gezileri ve neticeleri aşağıda belirtilmiştir. Gezilerde görüşülen köylülerimiz birlik ve beraberlik içerisinde köyümüzün kalkınması için tüm gayretleri göstereceklerini belirtmişlerdir.
Tüm İslam aleminin ve değerli köylülerimizin Ramazan Bayramını kutlar daha nice bayramlara sağlık mutluluk birlik ve beraberlik içinde erişmelerini dileriz.
2008 YILI OLAGAN GENEL KURULU TOPLANTISI 17/2/2008 PAZAR GÜNÜ SAAT 13,00 DE DERNEK MERKEZİ (YAYLA GÜZİDE HANIM SOKAK GÜZİDE AP.No.18/A BAHÇELİEVLER / İST. ADRESİNDEDİR. İSTANBULDAKİ TÜM HEMŞEHRİLERİMİZİN GENEL KURUL TOPLANTISINA KATILIP YENİ YÖNETİM KURULU ve ORGANLARINI SEÇMELERİNİ KURUCU BAŞKAN OLARAK RİCA EDİYORUM.(Dernegimizin yaşaması için bu gereklidir.) LÜTFEN HERKEZ YANINDA BİRİNİ GETİRSİN
Hasan ATEŞCİ İst.Dern.Başk.
Kilistra Gökyurt Kültür ve Turizm Derneğinin yapılan olağan genel kurulunda yeni dernek yönetimi seçilmiştir.
Konya Postası gazetesi yazarı İlker Mete Mimiroğlu'nun 18 Ağustos 2008 tarihli gazetede yayınlanan makalesini buradan okuyabilirsiniz. Yazara köyümüzle ilgili yaptığı çalışmalardan ve hassasiyetinden dolayı teşekkür ederiz.
Bugünkü bölümümüzde de, İlker Mete Mimiroğlu’nın, “ Günümüze ulaşabilen bir Ortaçağ kenti” makalesine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Köyümüz'ün gazisini kaybettik
Sayın İsmail Detseli'nin Memleket Gazetesi'nde çıkan yazısı. Orjinali için bu linki tıklayabilir veya buradan okumaya devam edebilirsiniz.
İsmail DETSELİ
Selçuk Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Araştırma Görevlisi Bizantolog İlker Mete Mimiroğlu, Eşi Araştırma Görevlisi Arzu Mimiroğlu ve bölüm öğrencileri, köyümüzü ve Alısumas Tepesini kapsayan araştırma gezisi düzenlediler.
Kilistra'da kış ve düğün resimleri eklenmiştir...
Sayı İsmail Detseliden bir çalışma daha.. Babamızdan dedemizden dinlediğimiz, hayal meyal hatırladığımız Arzu ile Kamber masalı artık arşivimizde yer alıyor. Arzu ile Kamber Masalını okumak için burayı tıklayınız veya Hikaye ve Masallar bölümümüzden okuyabilirsiniz.
29 Mart 2009 tarihinde Ülkemizde yerel seçimler yapılmıştır. Her İl, İlçe, Belde ve köylerimiz 5 yıl süreyle kendilerini yönetecek kişileri seçmek amacıyla sandık başına gitmiştir.
Receb-i şerifin ilk Cuma gecesi Regaib gecesidir. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, bu gecenin kıymeti daha da artmaktadır. Allahü teâlâ, bu gecede, mümin kullarına, ragibetler, yani ihsanlar, ikramlar yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua red olunmaz ve namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir.2012 Regaip Kandilini 24 Mayıs Perşembeyi Cuma'ya bağlayan gecede idrak edeceğiz. Kandiliniz mübarek olsun
Köylümüz Ali Baloğlu (Bittigilin Ali) 02-03-2009 günü vefat etmiştir. Cenazesi ikindi namazını müteakip üçler mezarlığına defnedilmiştir. Merhuma Allah tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileriz.
11. Geleneksel Gökyurt Köyü Kültür ve Turizm Şöleni
Geleneksel Şölenimizle ilgili bilgiler aşağıdaki gibidir. Tüm köylülerimize önemle duyurulur.
Derneğimizin kısa mesaj ile üyelerimizi bilgilemdirme sistemi faaliyete geçmiştir...Vefat, düğün, hastalık gibi hemşerilerimizin özel veya acılı günleri kısa mesaj sistemi ile duyurulacaktır. Bu bağlamda üyelerimizin ve hemşerilerimizin dernek yönetimi ile irtibata geçerek cep telefon numaralarını güncellemeleri gerekmektedir. Bu konuda göstereceğiniz hassasiyet için şimdiden teşekkür ederiz.
Kilistra (Gökyurt) Kültür ve Turizm Derneği Yönetim Kurulu
Mevlüt Saatçi ve Bitti Hüseyin'i ni kaybettik...
Köyümüzden Süleyman Güney (Kıbrıslılaın Süleyman) vefat etmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm köylümüze başsağlığı dileriz.
Tekkeli Osman Demir (Çavuş Osmanı) 19-Mart-2008 Çarşamba günü vefat etmiştir. Akşam namazı sırasında defnedilmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm hemşehrilerimize başsağlığı dileriz.
Sayın İsmail Detseli'nin TYB (Türkiye Yazarlar Birliği) binasında, yeni kitabı için tanıtım ve imza günü vardır. Tüm hemşehrilerimiz imza gününe davetlidir. Yer : TYB Binası Tarih : 21 Temmuz 2010 Saat: 11:00