Okunma Sayısı : 2715
Gilissiralı Maryalılar’ın Apalak, Meşhur Deli Abdurrahman'ın oğlu... Onun adı Abdullah’tı. Köylüleri ona kısaca Apalak diye hitap ederlerdi. Çok cesur, vurup kırıcı köyünü ve düşkünleri savunucu, hakka hukuka riayet eder kimsenin hakkını yemez kimseye de hakkını yedirmezdi.
Pek laf altında ve başkasının tesiri altında kalmazdı. Köyü çok büyük bir köydü. Tabi bu köyün de çevredeki köylerden birçok arazisine ve ormanlarına zararlı düşmanları vardı. Kimi davar sürüleri ile araziye ve ekinlerine zarar verir, kimi ormanından odun kesip çalar merkeplerine yükleyip götürürdü.
Bunlarla Apalak devamlı kavga halinde olurdu. Çok cesur ve vur elli olduğundan zarar yapan diğer köylüler bunun gelişinden fena korkarlar hatta onların 40 50 kişilik gurup halindeki adamalarını bile tek başına hallederdi. Elinden hiç düşürmediği, yatağına bile onunla yattığı söylenen bir kılıcı vardı. Tek savunma ve taarruz etme silahıydı o. Yine diğer yabancı köylerin sürü çobanları köyünün ekili arazisine zarar verirlerse onlardan da her sürüden koyun ve keçileri bölerek alır gelir, köye onlardan çeşitli cezalar alarak caydırıcı olmaya çalıştığı söylenirdi.
Böyle cesur bir delikanlı olduğu için zamanın köy muhtarı, ağası köyün zengini olan dorba oğlu Ahmet ağa onu çağırmış, köy koruma işlerini köy bekçisi olarak yapmasını aynı zamanda ücret de almasını önermiş o da kabul etmiş ve köy bekçisi olmuş. Onu bir keresinde yine civar köylüleri odun yüklü merkepleri ile kalabalık bir insan gurubunu önüne katmış kovarken civarda çift sürmekte olduğu tarlasından görmüş olan muhtar Ahmet ağa onu peşinden şöyle sesleniyormuş: Vur Apalağım, döv Apalağım aferin cesur yürekli yiğidim gara Apalağım (biraz esmer olduğu için gara derlermiş ona köyde)
Hem onun cesaretinden dolayı içinden ağladığını hem de onu bu gücünden dolayı teşvik ettiğini söylerlerdi. Apalak Maryalı oğullarındandı o yıllarda soyadı çıkmadığı için lakapla anılırmış aileler. Babasına Deli Abdurrahman derlermiş. Maryalı oğlu Abdurrahman’ın Salih Abdullah (Apalak) Ahmet (Çolak hoca) Mevlit (Kör hoca) ve Hasan olarak zümbül hasanı 5 tane oğlundan ikincisi imiş Apalak. Babaları gençliğinde bir iftiradan dolayı aklına hafif bir noksanlık getirmiş ama kimseye zararı dokunmayan çok temiz dürüst bir Allah dostuymuş. Yalnız her işini iyi bilen kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayan kendi dürüst ve yardım sever haliyle devam eden çok çalışan ama az konuşan bir adammış. Evinde çok otoriter, yanlışa prim vermeyen her istediğinin anında yapılmasından yana olan hatta emrine çocukları uymazlarsa onları silahla yaralama pahasına bile cezalandıran ve her akşam yemeğinden sonra çocuklarına-köy evlerinin ortasında evin tavanını tutan bir direk varmış- direği dolaşın yatın başkasının çirkine bulaşmayın dermiş. Ve eğer direği dolaşmazlarsa ağır ceza veren bir deli Abdurraman’mış.
Büyük oğlu Salih’in annesi yani eşi Ayşe Hanım vefat edince aynı köyden Sümbül Emine olarak bilinen çok güzel akıllı ve becerikli olmasına rağmen hafifçe gözünden arızalı olduğu için Kör Emine diye anılan bir hanım kızla ikinci izdivacını yapmış. Ondan da dört oğlu olmuş. Apalak bunların en büyükleri imiş. Burada Deli Abdurrahman’dan anlatılan bir anıya değinmeden geçemeyeceğim. Bu köye bir gün köy halkınca tanınmayan ama namı duyulan Arap hoca namında bir zat gelmiş. Bu zatın civarlarda çok âlim bir zat olduğu dillerde dolaşıyormuş bizim bu köylülerde tevazu göstermişler. Bir öğle namazı vaktinde gelen imam efendiyi, öğle namazı cami çıkışı köyün zengin ağalarından biri evine davet eder. O adamın evinin eşiğine kadar varan Arap hoca, kapıdan aniden dönüverir ve oraya misafir olmaz. Başka bir fakirin evine konuk olup “Ben burada karnımı doyurmak istiyorum” demiş. Nedenini merak edip soran cemaate “İlk evin sahibi duymadan siz de yemeğini yemeyin o adamın. O faiz yiyor bunu eşiğinde hissettim. Onun ekmeğine besmele çekilmez yanlış mıyım” deyince hem köyde hoca gibi geçinen hem de böyle faiz yiyerek insanlara yanlış örnek olan adamı köylüler zaten biliyorlarmış, bu yabancı hocanın tespitine hayran olmuşlar.
Bu misafir olunan evde yemek yenip sohbet başlamış herkes bir şeyler konuşmuş bir kenarda oturup sessizce dinleyen Deli Abdurrahman Arap hocanın dikkatini çekmiş, ona dönerek “Ağa sen hiç konuşmadın bir şeyler de sen konuşsaydın ya” deyince. O, “Ben deli tepek bir adamım hocam, ben ne konuşayım beni kimse dinlemez ki” demiş. Hoca “Konuş ağa konuş, seni ben bir dinleyeyim” diye ısrar etmiş. Abdurrahman da “Ağalar, bu dünya öyle bir dünya ki, kimi aşağı aşağı gider, kimi yukarı yukarı gider, kimi dekecombalak kılar, (takla atar)” demiş. Bu sözün çok manidar olduğunu sezen hoca “Devam et ağa aşağı gidenler kim? Yukarı gidenler kim? Takla atanlar kim?” deyince başlamış o Allah’ın sevgilisi deli, güzel insan anlatmaya:
Kimileri vardır çok zengin aile çocuğudur ama o zenginliğin kaynağı yetim hakkı fakir hakkı ve haramdır. O yukarda zirvedeki yerini koruyamaz, başlar aşağı aşağı gitmeye. Bazıları vardır. Temiz ve dürüst aile terbiyesi almış, hakka hukuka riayet eder, Allah da yardım eder o da yukarı yukarı gider. Bazıları da vardır ki, kökten bir şeyi yok asalette yok Allah onu dener, bol mal ve mülk verir. Adam yukarı doğru giderken şaşırır ne oldum delisi olur. Ve dekecombalak kılarak. İner gelir nasıl düştüğünü kendisi de bilemez. Gelirken de çok iyilere zararı dokunur
Arap hoca, “Ağa sen deli değil veli Abdurrahmansın! Sana deli falan denmez” deyivermiş. Hoca köyden hemen ayrılmak istemiş köyün bir güzel görünen yerine gelmiş ve çevresinde toplanan kalabalığa seslenmiş: Köyünüz çok güzel, yalnız yağmuru az olur iki yüksek dağınız var. Bir yağmuru çeker biri ise başka yere gönderir. Kabristanınızda üç tane şehidiniz var, onlara iyi sahip olun. Yazık ki köyünüzde faiz yiyenler çok bu büyük bir günahtır, bunlara mani olunuz. Ben şu karşı köyde birkaç dostum var onları ziyaret edip gideceğim” der.
O’nun dediği köy tam bizim karşımızda orada Mevlana’nın akrabası olduğu söylenen Horasan erleri var. Zaten köyde İlyasbaba Tekke köyüdür. Oradan hemen kaybolur, aradan beş dakika geçer, köylüler üzerlerinden şaşkınlık gidince “Ne yaptık biz yahu hocayı salıvermeyelim birkaç gün misafir edelim” derler ama asla hocayı bulamazlar. Karşı köye seslenirler “Oraya bir hoca vardı mı?” diye onlar da “Geldi ve gitti” derler.
Bu duyduklarımı anlattıktan sonra gelelim esas anlatmak istediğimiz Çanakkale şehidi Maryalıoğlu Abdullah’tan söz etmeye…
Böyle mert ve sert bir atanın çarkında yetişen Apalak da aynı babasının bu huyunu kapmış mertçe ve sertçe icraatlarına devam ederken ünü de civar köylere yayılmış. Köylerini karşısında olan ve İlyasbaba Tekke köyü olarak bilinen bir köyden Piç Osman namı ile tanınan zamanın bir ağası sayılan saygın ama şerrinden de korkulan hep kötü insanlara yataklık yapmaktan çekinmeyen bir adam varmış. Onun kızı bu Apalağın namını duymuş zaten arazileri de karışık olan iki köyün insanları birbirine yabancı değilmiş. Bu hanım kız da Apalağı yakinen tanımaktaymış. Babasından ona kendisini vermesini istemiş, Apalağa haberciler gelmiş ve kızı istetmiş. Tamam, denir. Kısa süre sonra evlenirler. Kızın babasının başka evladı olmayınca, Apalağı evine gelmesi ve beraber oturmaları için ikna eder. O, köye göçer. Yine bekçilik işleri ile uğraşmakta Azgının Alızı zayıf fakir düşkün) yediği bir zaman olan Osmanlı’nın son dönemleri tebaasını kontrol etmekte güçlük çekiyor. Her cephede harp açılmış derdi. Boyundan aşkın bu denli karmaşık bir ortamda haklıyı haksızdan korumaya çalışıyor ama düşmanları da çoğalıyor. Bunlardan en azgını da yine kendi akrabası olan yakın bir köy olan Kumrallı’dan Deli Durmuş namı ile bilinen vurduğu vurduk, kırdığı kırdık bir oturuşta bir kuzuyu yiyen gaddar zalim ve çok güçlü bir adam. Aynı zamanda bu Apalak ile de yakın emmeteler (yani amca çocukları veya ayni sülaleden). Bu Apalağın ünü yayılınca Deli Durmuş onun ilerlemesini durdurmak ve şöhretini söndürmek için takibe başlar. Kendisi sürülerle davar sahibidir. Bir iki tane çobanı azgın köpekleri vardır. Yani önü kesilmez bir zalimdir. (Ben kendisine yetiştim 1950’li yıllarda 105 yaşında olduğu söylenirdi o zamanlar bile çok iri yapılı cüssesinden korkulurdu)
Apalağın onurunu kırmak için bir arazide onu uyurken yakalayan Deli Durmuş tek güvendiği silahı olan kılıcını alıvermiş. Apalak her ne kadar “Ağa biz akrabayız silah aldırmak onur kırıcı şeydir ben yeni sivriliyorum benim önümü kesme ver kılıcımı” dediyse de kabul ettirememiş. Apalak ona şöyle söylemiş: Bunu sana ağır ödeteceğim, bu kılıçtan daha kıymetli bir şeyini alacağım senin. O gücünü iki paralık edeceğim, bana deli Abdurrahman’ın oğlu derler bunu unutma. O da “Bana da deli durmuş derler sen de unutma elinden geleni ardına koyma, bana zarar vermeye gelirsen kelleni koltuğuna al seni benden kimse soramaz” demiş.
Doğru imiş o yıllarda güçlü güçsüzü hep ezmekte imiş. Evine gelmiş kayın babasına bir şey bildirmeden yatak odasına girmiş hanımına da bir şey sezdirmemiş. Yalnız Deli Durmuş’un davarının gece yattığı yeri öğrenmiş ve gecenin bir yarısında yataktan kalkmış 4-5 kilometre olan davarın yatak yerine doğru yola koyulmuş. Kendisi kadar cesur olan eşi Fatma da bunu haberi olmadan ardından kocasını takip etmiş. Davarın yatak yerine yaklaşınca Apalak bir kenarda anadan üryan soyunmuş (çırılçıplak) hanımı da aynısını yapmış ve takibe devam etmiş. Meğer o azgın köpek çıplak adama sarmazmış öyle derler. Sürünün içine Apalak köpekler hiç havlamadan girmiş hanımı da aynı şekilde arkasından girmiş ve Deli Durmuş’un başının altından onun çifte dolma silahını ve kendi kılıcını almış. Deli Durmuş’u dürtmüş “Uyan ahmak deli, gördün mü seni kim benden soracak” deyince dedi Durmuş koca Hasan namıyla bilinen ve çok güçlü iriyarı olan çobanına seslenmiş: Hasan vur şunu arkadan silahınla. O tam silahını Apalağa doğrultunca Apalağın cesur eşi koca Hasanın kafasına sopa ile şiddetle vurmuş. Hasan yere yığılmış. Fatma bacı “Hadi yiğidim aslan yürekli erim gidelim” demiş. Bir silah bir de kılıcı alıp gelmişler ve Deli Durmuş ertesi gün haber göndermiş “Silah onun olsun o benim akrabama onun düşmanlığı bana dostluktan daha iyi oldu ona kızmıyorum onu takdir ediyorum” demiş. Hanımına “Sen nasıl geldin Fatma?” diye kızacak olmuş Apalak. O da “Ben olmasaydım koca Hasan seni vuracaktı, yiğidim yatağımdan kalkınca böyle bir delilik yapacağını bildim, seni takibe aldım hata ettiysem işte kellem işte kılıcın vur boynumu” deyivermiş ve evlerine gelmişler.
Yine bir bostan bekçiliği sırasında Apalak bir grup göçerin bostanlara zarar verdiğini hem insanların hem de hayvan haşaratın ekili araziye zarar verdiğini görünce müdahale eder. Onlar da çok azgın göçerler. Ordudan daha çok mühimmata sahipler derlerdi bizim küçüklüğümüzde. Adana dolaylarından gelirler, at arabaları ve katırlar eşeklerle ve Ege’ye doğru giderler sonra dönüş yaparlardı. Panayır açarlar kızları çengi önünde oynatırlar, zalim bir göçer grubu idi. Bugünkü coni aşiretinden olduklarını zannediyorum. Apalak bunları sert bir dille uyarınca şiddetli bir karşılık görür ve elindeki silahını ateşler. Birkaç tane adamı çeşitli yerlerinden saçmalar yaralar. Ve kaçar gider bunların yatakçısı olan kayınpederine durumu izah eder. Kayınpederi, “Dur onlar şimdi gelirler” der ve dediği gibi hemen ona gelirler ve “Osman ağa bizi bir köpek daladı (ısırdı). Bu köpeği bul yoksa buraları yakıp yıkacağız” derler. Bu işlerde usta olan Piç Osman, “Oturun bir kahve için buluruz onu kolay” der ve kahveler yapılır. Göçer beylerine Apalak tarafından getirilip sunulur. Göçerler “Ağa bu genç kim?” diye sorunca, o da “Benim damadım sizi tanıştırayım. Gilissıralı Deli Abdurrahman’ın çevreye ün salmış oğlu Apalak” der. Göçerler kahveyi içip kalkmak isterler Piç Osman “Ne oldu durun soruşturayım kimmiş sizi dalayan it”, deyince ağalar “Vazgeçtik ağa bizi dalayan it kendi itimizmiş biz o kadar yarayı yalamakla iyi ederiz. Senin itin öldürse bile sana karşı elimiz kalkmaz, dilimiz söylemez” derler ve çıkıp giderler.
Rahmetli anneciğimin amcası olan bu Apalak anlatıldığına göre 1889 doğumlu, kardeşi Çolak Hoca namıyla bilinen Ahmet hoca 1891 doğumlu, onun küçüğü Mevlit Hoca 1894 doğumlu, en küçükleri Hasan 1897 doğumlu en büyükleri Salih de sanırım 1885 doğumlu idi. (Bunlar mevlit dedemden gayrisinin doğumları tahmindir9
Balkan harbi başlamış Osmanlı güç durumda, 21 milyon kilometrekare toprağa sahip imparatorluk hep toprak kaybediyor. Cephelerde harp var, içeride de istikrar yok, bu yaban köyden evli askere gitmez, bu hoca askere gitmez başına bir sarık dolayan bir fatiha bir kulhü (ihlas) bir Ayetel kürsi öğrenen hoca geçiniyor, askerlikten kırıyor. Evde iki erkek varsa biri askere gitmez, derken bir istikrarsızlık almış yürümüş.
Apalak da bu yabancı köyden evlenmesi dolayısı ile 23 yaşlarında, o kadar istemesine rağmen balkan harbine alınmaz. Bu yıllarda o hoca geçinip askerden kaçanlarla köyde kalır. Onların haksızlıklarını önlemek için Apalak çok çaba sarf eder. O da kayınpederi gibi bir kız çocuğu sahibidir. 1913 doğumlu Ayış adında bir kızı vardır. Ben bu Ayış yengemi iyi tanıyorum. Ne tesadüftür ki onun da Süleyman Ersoy Sırrı denilen beyinden bir tek İsmigül adında kızı olmuştur. O da hakkın rahmetine kavuşmuş. Üç tane oğulları var İzmir’de yaşamaktadırlar.
Bu sefer Çanakkale harpleri başlamış kendinden küçük olan Ahmet hoca Balkan harbinden sonra Çanakkale harbine gider, Apalağa bu durum fena dokunur ve köyüne gelip (Gilissiraya) yerleşir ve kendisi gönüllü asker olmak için orduya katılır. Çanakkale cephesine gider. Zaten silaha pek yabancı olmayan Apalak hemen cepheye sevk edilir kardeşi Ahmet hoca ile buluşur. İki kardeş hasret giderirler ve günlerce cephede omuz omuza çarpışırlar Maryalıoğlu kardeşi Ahmet şarapnel parçası ile yaralanır, ağzı eğrilir kolu çolak olur, hava değişimine köyüne gönderirler. Bu duruma içerleyen Apalak kahpe düşmana daha kindar bir hırsla saldırmaya devam eder. En ön cephelerde savaşırken bir gece taarruzunda top güllesi isabet eder göğsüne ve şehit düşer. Allah rahmet eylesin kabirleri nur olsun. Allah şefaatlerinden bizleri mahrum etmesin… Amin…
Ortalama Üye Değerlendirmesi
TON TTM 6 2 S 2 IND J7S AME AMU X K 9 R 2G5 WCT R8T
Gönderilen yeni yorum yok
Köyümüzden Süleyman Güney (Kıbrıslılaın Süleyman) vefat etmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm köylümüze başsağlığı dileriz.
Kilistra (Gökyurt) Kültür ve Turizm Derneği Yönetim Kurulu
11. Geleneksel Gökyurt Köyü Kültür ve Turizm Şöleni
Geleneksel Şölenimizle ilgili bilgiler aşağıdaki gibidir. Tüm köylülerimize önemle duyurulur.
Kilistra Gökyurt Kültür ve Turizm Derneğinin yapılan olağan genel kurulunda yeni dernek yönetimi seçilmiştir.
Hemen çevresindekiler yanına yaklaşıp, neye baktığını acaba neyin noksan olduğunu sordular sanırım. Kulaklığını eliyle iyice kulağına yerleştiren İnönü merhum, yarı soranlara, yarı da mikrofona doğru yükselen sesiyle şunları söyledi: “Hani benim kader arkadaşım, silah arkadaşım, can dostum sakallı Memiş’im yok mu?” dedi. Devamı için Ünlülerimiz linkini veya burayı tıklayabilirsiniz.
Kilistra'da kış ve düğün resimleri eklenmiştir...
Tüm İslam aleminin ve Gökyurt'lu hemşerilerimizin bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi mübarek olsun. Bu mübarek gecenin Vatanımıza, Milletimize ve Tüm İsalam alemine hayırlar getirmesi dileğiyle.
Dernek Yönetim Kurulu
Bizim köyümüzün yüksek ve efsanevi bir tarihe sahip olan Alisumas Dağının zirvesine yakın olan bir pınarın efasnesini anlatacağım bu yazımda. İsmail Detseli Yazının devamını okumak için bu linki veya Hikaye ve Masallar bölümümüzdeki ilgili yeri tıklayabilirler.
Türkiye'yi ağlatan kazada 2 kayıp da bizim köyden..
Ürgüp Göreme'ye geziye giden 2-A sınıfı öğrencilerini taşıyan otobüs, Aksaray'da kaza yapmış ve 33 öğrenci ve veli kazada hayatını kaybetmişti.
Tekkeli Osman Demir (Çavuş Osmanı) 19-Mart-2008 Çarşamba günü vefat etmiştir. Akşam namazı sırasında defnedilmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm hemşehrilerimize başsağlığı dileriz.
2008 YILI OLAGAN GENEL KURULU TOPLANTISI 17/2/2008 PAZAR GÜNÜ SAAT 13,00 DE DERNEK MERKEZİ (YAYLA GÜZİDE HANIM SOKAK GÜZİDE AP.No.18/A BAHÇELİEVLER / İST. ADRESİNDEDİR. İSTANBULDAKİ TÜM HEMŞEHRİLERİMİZİN GENEL KURUL TOPLANTISINA KATILIP YENİ YÖNETİM KURULU ve ORGANLARINI SEÇMELERİNİ KURUCU BAŞKAN OLARAK RİCA EDİYORUM.(Dernegimizin yaşaması için bu gereklidir.) LÜTFEN HERKEZ YANINDA BİRİNİ GETİRSİN
Hasan ATEŞCİ İst.Dern.Başk.
Kilistra Antik kenti M.S. 7. y.y'da Kapodokya benzeri yumuşak kayaların oyulması ile bir çok kaya yerleşmesi oluşturulmuştur. 1998 yılında giderleri il özel idare müdürlüğü tarafından karşılanmak üzere Konya Müze Müdürlüğü adına yapılan kurtarma kazısı çalışmalarında, Haç Planlı Şapel, Sümbül Kilise, Büyük Su Sarnıcı ve Şırahanelerde temizlik, restorasyon, çevre düzenlemesi yapılmıştır.
Kilistralı esnafların tanıtıldığı 'HARMANLAR' bölümü eklenmiştir
Yaklaşık 40 yıldır kazılar yapılan çatalhöyük ve (diğer iki höyük) Konya'ya gidildiğinde mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biridir. Konya’nın Çumra İlçesi sınırlarında olan bu höyük'te yapılan çalışmalar sonucunda 13 yapı katı açığa çıkartılmıştır. Zoldra ise Kilistra civarındaki diğer bir ilginç höyüktür.
Tüm İslam aleminin ve değerli köylülerimizin Ramazan Bayramını kutlar daha nice bayramlara sağlık mutluluk birlik ve beraberlik içinde erişmelerini dileriz.
Köylümüz Ali Baloğlu (Bittigilin Ali) 02-03-2009 günü vefat etmiştir. Cenazesi ikindi namazını müteakip üçler mezarlığına defnedilmiştir. Merhuma Allah tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileriz.
İstanbul'daki Geleneksel Pikniğimiz daha önceden açıkladığımız Çatalca'daki yerde yapılmayacaktır. Bu seneki piknik yeri olarak "Beykoz Korusu'nda 3 Haziran 2007 Pazar günü yapılacaktır.
Tüm Hemşehrilerimize duyurulur. HASAN ATEŞCİ İst. Denek Başkanı
Karun Hazinesi'ne ait kanatlı denizatı biçimindeki altın broşun, Uşak Arkeoloji Müzesi'nden çalınıp yerine sahtesinin konulması müzelerdeki güvenlik açığını bir kez daha gündeme getirdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı soruşturmanın devam ettiğini söylerken, Karun Hazinesi'nin Türkiye'ye kazandırılmasında emeği geçenler ise hırsızlık olayına haklı olarak daha fazla tepki gösteriyor. Ülkemiz müzelerinde çok değerli kültür hazineleri sergileniyor, ancak gelişmiş teknolojilere dayalı güvenlik sistemleri ne yazık ki hala yok.
Derneğimizin kısa mesaj ile üyelerimizi bilgilemdirme sistemi faaliyete geçmiştir...Vefat, düğün, hastalık gibi hemşerilerimizin özel veya acılı günleri kısa mesaj sistemi ile duyurulacaktır. Bu bağlamda üyelerimizin ve hemşerilerimizin dernek yönetimi ile irtibata geçerek cep telefon numaralarını güncellemeleri gerekmektedir. Bu konuda göstereceğiniz hassasiyet için şimdiden teşekkür ederiz.
Kurban Bayramınızı en içten duygularla kutlar yaşam boyu sağlıklar dilerim
YÖNETİM KURULU ADINA B Ş K Ragıp K A D I O Ğ L U
Sayın İsmail Detseli'nin Memleket Gazetesi'nde çıkan yazısı. Orjinali için bu linki tıklayabilir veya buradan okumaya devam edebilirsiniz.
İsmail DETSELİ
Konya Postası gazetesi yazarı İlker Mete Mimiroğlu'nun 18 Ağustos 2008 tarihli gazetede yayınlanan makalesini buradan okuyabilirsiniz. Yazara köyümüzle ilgili yaptığı çalışmalardan ve hassasiyetinden dolayı teşekkür ederiz.
Bugünkü bölümümüzde de, İlker Mete Mimiroğlu’nın, “ Günümüze ulaşabilen bir Ortaçağ kenti” makalesine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Berat Kandili, Yüce Rabbimiz nezdinde beratımıza vesile olduğu, Rabbimizin affediciliğine ve bağışlayıcılığına sığınmayı öğrettiği gibi, aynı zamanda kırılan kalpleri onarma, dargınlık duvarlarını yıkma, kin, nefret ve intikam duygularını aşma günüdür. Yaradan’ın affına erebilmek için yaradılanı affetme günüdür. Diyanet İşleri Başkanlığının Mesajını okumak için tıklayınız
23 Eylül 2009 Çarşamba İsmail Detseli’nin Memleket Gazetesi’ndeki yazısı. Ah o eski Ramazanlar: Eskiden beridir Anadolu’muzda Ramazan ayının atmosferi bir başka olur. Tabii Konya’mızda ve civar dağ köylerinde bu Ramazan’a yaklaşım bir başkadır.
Sayın İsmail Detseli'nin TYB (Türkiye Yazarlar Birliği) binasında, yeni kitabı için tanıtım ve imza günü vardır. Tüm hemşehrilerimiz imza gününe davetlidir. Yer : TYB Binası Tarih : 21 Temmuz 2010 Saat: 11:00
Derneğimizin çeşitli tarihlerde İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde gerçerkleştirdiği ziyaret gezileri ve neticeleri aşağıda belirtilmiştir. Gezilerde görüşülen köylülerimiz birlik ve beraberlik içerisinde köyümüzün kalkınması için tüm gayretleri göstereceklerini belirtmişlerdir.
Sayı İsmail Detseliden bir çalışma daha.. Babamızdan dedemizden dinlediğimiz, hayal meyal hatırladığımız Arzu ile Kamber masalı artık arşivimizde yer alıyor. Arzu ile Kamber Masalını okumak için burayı tıklayınız veya Hikaye ve Masallar bölümümüzden okuyabilirsiniz.
Mevlüt Saatçi ve Bitti Hüseyin'i ni kaybettik...
Köyümüz'ün gazisini kaybettik
Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait 500’e yakın eserin bulunduğu, 9 bin yıllık tarihe beşiklik eden tarih ve kültür şehri Konya, turizmde sadece Mevlânâ Müzesi, İnce Minare ve Karatay Müzesi ile tanındığı için yeterince yabancı turist çekemiyor.
Selçuk Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Araştırma Görevlisi Bizantolog İlker Mete Mimiroğlu, Eşi Araştırma Görevlisi Arzu Mimiroğlu ve bölüm öğrencileri, köyümüzü ve Alısumas Tepesini kapsayan araştırma gezisi düzenlediler.
GİDESİM GELDİ
Yıllardır ayrıyım Gökyurt köyünden Çok özledim bir gün gidesim geldi Köy içinde yaren ahbap dolaşıp Eş dostuma bir selam edesim geldi
Sayın İsmail Detseli'nin şiirni okumak için bu linki tıklayınız veya Sizden Gelenler Bölümünü ziyaret edinizi
Konya Büyükşehir Belediyesi, Ticaret Odası, Sanayi Odası, Ticaret Borsası, Esnaf ve Sanatkarlar Odalar Birliği, Türsab, Gazeteciler Cemiyeti, Turistik Belgeli Konaklama ve Yiyecek İçecek Tesisleri, Otelciler Odası, Lokantacılar Odası ve üye sivil toplum kuruluşlarıyla yapılan ortak çalışmalar sonucu Konya’nın 7 harikası Mevlana Kültür Merkezinde ve Kule Site Alışveriş Merkezinde oylanıyor.
Receb-i şerifin ilk Cuma gecesi Regaib gecesidir. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, bu gecenin kıymeti daha da artmaktadır. Allahü teâlâ, bu gecede, mümin kullarına, ragibetler, yani ihsanlar, ikramlar yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua red olunmaz ve namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir.2012 Regaip Kandilini 24 Mayıs Perşembeyi Cuma'ya bağlayan gecede idrak edeceğiz. Kandiliniz mübarek olsun
29 Mart 2009 tarihinde Ülkemizde yerel seçimler yapılmıştır. Her İl, İlçe, Belde ve köylerimiz 5 yıl süreyle kendilerini yönetecek kişileri seçmek amacıyla sandık başına gitmiştir.