Okunma Sayısı : 4859
Soruyorlar genç nesiller “Hiç böyle, ahh o eski bayramlar, dediğiniz oluyor mu?” diye. —“Olmaz mı? Tabii ki.” diyoruz, “hani o eski yaşanası bayramlar” diye. —“Neden? “ —“Şimdi bayramlar ya tatil için ya yurt dışı gezileri için ya bir çıkar menfaat için yapılıyor da ondan.” Oysa benim o dediğim 1950–60’lı yıllarda Anadolu’da bilhassa Konya’mızda herkes üretici. Yurdum insanının %70’ten fazlası tarımla iştigal ediyor. Türk insanı Kurtuluş Savaşı sonrası, cıngasından zarar gördüğü bir ikinci dünya savaşı sendromu yaşamış, varını yoğunu o savaş yıllarında gelecek için stoklamış, o zorlu çilekeş yıllardan çıkalı 14–15 yıl olmuş. Türk köylüsü, kentlisi, sanayicisi bir türlü belini doğrultamamış. Yoktan var oluyor adeta. Kuru kavaktan düdük çıkarırcasına, çalışıp üretmeye çalışıyor. Ziraat aletleri yetersiz, tarım ilkel saban ve öküzle, eşekle yapılıyor. Ama ne var ki, o sevecen, o iyi niyetli, o yardımsever, o himayekâr Anadolu insanı birbirine sımsıkı sarılmış, kenetlenmiş, yaptığı her şeyi sadece Allah rızası için, sadece dini mübin ve İslam adına, insanlık adına birbirini seviyor, yardım ediyor. Başka ülkelerde adı duyulmamış, misali görülmemiş, imece gibi bir köylü işbirliği icat etmiş, yoksulların sadece Allah’ın rızasını kazanmak için elinden tutuyor. Başkaca bir düşüncesi yok. Bir de Anadolu insanı, bilhassa Konya’nın kırsal köy ve kasabalarından insanlar, akın akın büyük şehirlere gidip canhıraş oralarda ağır işlerde çalışarak kazandıkları ile köyünde kasabasında aile bütçesine katkıda bulunmaya çalışıyor. Zamanın bütün iletişim zorluğuna ve onca maddi darlıklara rağmen, köy ve kasabada bıraktığı ana babasına, var ise eşine ve çocuklarına, hatta ihtiyaçlı yakın akrabalarına bayramlara özel, kesesine uygun bir şeyler alıyor. Ya bir gidenle bunları göndermeyi ya da bütün imkânlarını zorlayıp ata ana ziyareti ve sıla-i rahim yapmayı kendine bir görev sayıyor. Hayır dua alıp tekrar o diyar’ı gurbetin yolunu tutuyor. İşte 1960’lı yıllarda bunlardan bir tanesi de ben idim. Zaman 1960 yılının kurban bayramı. Köydeki çok fakir olan ailem hiç kurban kesmemiş, ya da benim aklım erdiğinden beri kesilmemiş evimizde kurban. Her bayram günlerinde köydeki fakir çocuklarla birlikte, bayram namazı çıkışı, elimden tutulup bir zenginin evine gitmişim, onlarda yemek ve kurban eti yemişim, baklava ve revani denen tatlıdan yemişim, işte bu duygularla o yıl bende İzmir’deyim, yer Basmane tren garı civarları yani İzmir fuarının çevresi. Keselerinde köye gidebilecek parası olanlar hediyelerini bayramlık o jelâtin kâğıda dürülmüş köydekilerin iştahını kabartan kâğıtlı şekerlerden alıp köylerine gitmişler. Ben o hengâmenin içersinde kendimi bir yalnız bir hüzünlü hissediyorum ki beraber bir han bucağında kaldığımız köylüm İsmetin Kadir diye bilinen benim bir nevi koruyucum bana sahip çıkan ağabeyimde köye gitmiş gel de sen hüzünlenme. O yıllarda insanlarda biri saygı sevgi vardı köylülerimizi büyüklerimizi sever sayar onların yanında sigara bile içmezdi gençler. İşte o yılların İzmir’deki gurbetçileri İsmetin Kadir ile ikimiz Çınarlı Handa kiralık bir odada kalıyoruz. Gön hanında ise Çorumlunun Seyit, Nakıpların Ahmet Can abi, Savak İsmaili merhum Karabacak İsmaili, Sırrı amca (Süleyman Ersoy), Sarı imamgilin Memiş, Mevlitlerin Rasim… Daha kimi sayayım. Yerleşik olanlar var Zümbüllerin Arap (Abdullah Özüdoğru), Kaytakların Mehmet, Ahmet Beygilin Mustafa amca, Ahmet amca, Mehmet amca (kürtoğlu derlerdi köylüler) ve Ahmet Can, Çorumlugilin Seyit… Bunlar evlerini İzmir’e taşımış köylülerimiz ama köyden gelen genç nesle bir baba ana şefkati ile sahip çıkarlar, onunla mutlaka ilgilenirler. Ölenlere Allah rahmet eylesin, kalanlar da uzun ömürlü olsun inşallah. Bunlar hep yağ işi ile uğraşanlar. Benim gibi başka işlerde çalışanlar da var. Zümbüllerin Aziz, Delioğlunun Muslu, rahmetli Sarı Memiş amcalar gibi. Evliyalı Hüseyingilin Bekçi İsmail amca… Kurban bayramına iki gün var arifeden bir gün önce çalıştığım iş yeri bana da bayram izini vermiş. Ben de köye gidenlerle anama babama kardeşlerime gücüme göre hediyeler alıp, yanında birazda para koyup, fazla kimseye ağır yük teşkil etmeyecek şekilde gönderdim. Ama yine de köyden geleli henüz 3 ay kadar olmu,ş sılam köyüm burnumda mis gibi tütüyor. İşte içerimdeki bu huzur bende bir hüzne ve karamsarlığa dönüşüverdi. Aşağı yukarı bütün köylülerim köye gittiler, ben de gitsem olur ama daha üç ay olmuş geleli. Üç ayda köye gidersen adamı kınarlar gülerler. Bu düşüncede var kalbimde. Han odasındasın, alışmadığın gurbette çamaşırını yıkayacaksın, söküğünü dikeceksin, yamanı yapacaksın. O yıllarda herkes yamalı elbise giyerdi köylü kentli… Pek yadırganmazdı bunlar. İyi bir tarafım ise, yemek yapma ihtiyacım yok, çünkü çalıştığım yer aş evi. Derken konuya dönelim, fuar civarındayım demiştim ya, baktım Anadolu’dan kurban satmaya gelmiş kamyonlar kenarlara park etmiş, malların bir kısmını indirmiş bir kısmı üzerlerinde etraflarını çadırlar ile çevirmişler. Şöyle baktım kamyonların % 70’i Konya plakalı. Eskiden beridir Konya ile İzmir arasında büyük bir diyalog vardır. İzmir’de çok Konyalılar vardı ve şimdi daha da çok. Çünkü artık yerleşik en azı 50 senelik İzmirli oldular. Ha, o yıllarda böyle plakalar harf ve rakam ile değil sadece Konya kamyon 540 İzmir taksi Ankara kamyon 320 diye plakalar var araçların ön arka ve yan kasalarında. Gözüme büyük bir Man kamyonun levhası takıldı “Konya kamyon 348” yazıyordu kasa kenarında, hiç unutmuyorum. Bir ikindi vakti idi. Şöyle gülerek muhabbetle yanlarına yaklaştım satıcı Konyalıların. Günlerin haziran ayına yakın olması, bilhassa İzmir’de havaların sıcak seyretmesine rağmen kurbanlık satıcıları ve nakliyecilerin paltolu görünmeleri yadırganmaz. O yıllarda bu günün battaniyeleri ve başka bürünüp sırt ısıtıcı malzemelerin olmaması, o günlerin soğuktan korunma geçerlisi olarak ya palto olacak, ya askeriyeden eskiyip satılmış askeri kaput olacak. Ya da kuzu yününden özel olarak yapılmış çobanları yağmurdan kardan soğuktan koruyan kepenekler olmalı idi. Ben de o yıllardan kalma bir tecrübemden söz etmek isterim. Büyük şehirlerde olsun kırsalda olsun büyük baş hayvanlar ve deve filan kurban için pek tercih edilmezdi. Ama zamanın eti lezzetli olan tiftik keçisi, koç, koyun ve toklu gibi küçükbaşlar daha çok kesilirdi. Bunun kökeninde ise gerçekte maddiyat mevzubahisti. Şimdi ise büyük baş hayvan kurban kesenler ekonomik yönden daha kârlı. Hele 6–7 kişilik ortaklar hem etin fazlalığından, hem de parasal maddiyatın azlığından bu tercihi yapmaktalar. Bir de küçükbaşlara nazaran büyük başların et verimi daha yüksek ve bilhassa sığır eti uzun süre evde saklamada da elverişli olduğundan mecburen buna yöneliyorlar. Yere bir tencere bulgur pilavı salıp koymuşlar dumanı tütüyor. Yanına birkaç kuru soğanı da yumrukla kırıp koymuşlar, çünkü soğanların kesilmediği belli. Tandır ekmekleri dizilmiş serginin üzerine. Ellerinde tahta kaşıklar, yanlarında kayısı hoşafı da var. Öyle iştahlı kaşık atıyorlar ki pilava... Selam verdim, gülümseyerek bana baktılar ama ağızları dolu idi selamımı zor aldılar. Orda rahmetli babamın bir sözü aklıma geliverdi. Bazen yemek yerken evimize bir iki misafir geliverse evde fazla yedek kaşığımız olmadığından kaşıkları yanımızdaki ile değişirdik. Babam o zaman şöyle derdi “Hadi canım idare ediverin bakalım dokuz aptal bir kaşıkla yemek yiyip geçinmişte yoldan geçen selam vermiş ağızları dolu olduğunda selamı alamamışlar.” Espri olsun diye söylerdi ama sözde gerçekmiş tabi. O yıllarda zaten evlerde kıt olmayan bir şey yok ki, her şey kıt. Neyse adamlara nerelisiniz emmiler dedim? Benim cüsseme göre samimi konuşamama bakarak beklenmedik bir durumdu onlar için belki. Bir tanesi sorumu cevapladı -“Gonyalıyız deliğanlı sen nirelisin bakalım?” -“Ben de Gonyalıyım.” -“Neresindensin?” -“Gilissira Köyünden” -“Bu Gilisira kaza mı köy mü? Ni tarafa düşüyor?” - “Hatıp - Hatunsaray tarafında”. -“Biz bilmeyiz o yanı. Biz Karapınarlıyız” dediler. Ama olsundu Gonyalılar ya yeter. Konuşmaları bile benim sevincime yetiyordu. Yanlarına oturdum, teklif bekliyordum pilava buyur desinler diye… Demezler mi? Hemen biri “Özlemişsindir bulgur pilavın deliğanlı, epeydir buradaysan gel hele pilavdan birkaç kaşık alıvır” dedi. Hemen yanaştım daveti ikiletmedim. Bende yedim iştahlıca, onlarla biraz sohbet ettik, yanlarından artık ayrılacağım, kahramanlar semtinde dayım var onlara misafir gideceğim. Ne kadar yokluklu, ne kadar köylü ve yaşım ufak olsa da görgülüyüm. Kurbanlık toklular o yıl seksen - yüz liraya satılıyor. Bir tane büyük koç var kenarda ayağı topal. Sanırım araçta sakatlanmış onu sordum adının Veli olduğunu öğrendiğim emmiye. -“Bu koç kaç lira Veli emmi?” -“Sana 50 gayme olur aslanım” dedi. Sonrada Konyalıca sordu yine -“Nöğrecen o goçu dedi?” -“Dayımgile alıp gidecem, yengeciğime sürpriz yapacam, hem de gurban kesecem” dedim. Adam başını kenara doğru bükerek bıyık altı bir güldü. Ve yüzüme baktı: -“Olmaz garam olmazzz” dedi. -“Neden emmi ben güççüğüm diyemi? Yoğsam param yok mu sanıyon? Bak ihi 80 liram var valla” dedim. -“Yok aslan hemşerim yanlış anlama, topal goçlar gurban olmaz da ondan dirim” dedi. -“Haa” dedim, “Öyle ise almam, ben 80 liraya bir goç alsam hem cebimde başka param, harçlığım kalmaz hem de ele güne karşı rezil olurum. Burası elin memleketi, İzmir gibi böyük şehirde” dedim. Ve onların ellerini öpüp hasretimi giderdikten sonra “Allah ısmarladık” deyip akşam vakti dayımla yengem merhumların yanına vardım. Onlara olayı anlattım. Rahmetli yengem benim anlattıklarıma bir hayli güldü bu işgüzarlığıma, dayım ise biraz kızdı ve “bir daha sakın böyle bir şey yapma bana sormadan” dedi. O bayram öyle geçti. Ertesi seneki bayramda ben de eller gibi köye geldim ve getirdiğim para ile babam rahmetli bir kurban aldı. İlk defa evimizde kurban kestik. Babam anam hem seviniyor hem de güzel leziz ve yakışıklı görünen kısır keçiyi keserken ikisi de bin bir dua okluyorlardı. Anacığım hemen babamın çıkardığı kurbanın ciğerini tertemiz yıkadı pişirdi. Kardeşlerimle beraber evimizde ilk kurban kesip yemenin sevincini yaşıyorduk. Şimdi mi?, haa Allah’ıma bin şükür çoluğumla çocuğumla torunlarımla hep birlikte kurban kesmenin, bayram yapmanın mutluğunu doyasıya yaşıyorum. Bu yıllarda da telâşemiz var tabi. Artık gençler bu işleri biz tecrübelilere yıkıyorlar, pek umursamıyorlar işleri, kurbanı, bayramı filan. Nasıl olsa babamız var o alır, pazarlığını yapar deyip. Biz de eskilerin güzel deyimi ile bin işçi bir başçı deyip onları da yanımıza alıp büyükbaş kurbanı tercih edenlerdeniz. Artık damatlar, oğullar, kızlar, gelinler derken işler yolunda olup gidiyor. Allah sağlık sıhhat verince zorluk vermez inşallah. Bir de şuna şahit oluyorum son yıllarda: Daha kurban kesilirken başımıza üleşen o Konya’nın bazı malum mahallerinden gelen dilenci kadınları başlıyorlar rahatsız etmeye. Adamın yapacağı hayrın da ecrini kaçırtıyorlar. Bir tanesinin konuşurken şahit olduğum sözlerini aktaracağım sakın şaşırmayın. “Geçen yıl kurban bayramında ben yemiş kilo et toplamışım” diyordu arkadaşına. 10–15 kiloluk bir kurban alıp ta kesmek için bütün varını yoğunu harcayan yoksul kesim insanlarının kulağı çınlasın yazık. Babam merhumun o veciz sözünü yine hatırladım. Aptalın unu tükenmiş köylü çeksin tasasını. Kurban kesmeyip de başkasının sırtından geçinmeyi adet haline getirenlerin kurban kesenler çeksin tasasını diyorum. İnsanları da bu konularda uyanık olmaları konusunda uyarıyorum. Ama yine de o eski samimi yılları mum ile arıyorum desem yalan söylemiş olmam. Çünkü insanlarda riya yok sevgi vardı. Saygı ile
Ortalama Üye Değerlendirmesi
Yorum Sayısı: 1 / 1
Cum on chest in Strasbourg France view 15 profiles
Yazan:: Earleziple () Tarih: 07-03-2022 01:19
Yazan:: Earleziple Tarih: 07-03-2022 01:19
Don't you want too much? I grinned. Okay, look, you don't owe me anything, you know? [url=http:// www.streetwisesellerfinancing. com/__media__/js/ netsoltrademark.php? d=massageescort.biz/ bangladesh/khulna-4.php]Four hands massage in Khulna Bangladesh view 15 profiles[/url] This is me, love. Alena at this time opened the chest of drawers, took out a skirt, a topic and handed them to me. I turned them over in my hands trying to figure out where the front was and helped her change. By this time, she was already smiling at someone behind my back. ?? Please. We are on "you?"
» Bu Yorumu Administratore raporla
» Yorumu cevapla...
O48 Y X C G G JUQ N 43W 9RY L 2 R UPB D 7
Köyümüz'ün gazisini kaybettik
Mevlüt Saatçi ve Bitti Hüseyin'i ni kaybettik...
Kilistra Antik kenti M.S. 7. y.y'da Kapodokya benzeri yumuşak kayaların oyulması ile bir çok kaya yerleşmesi oluşturulmuştur. 1998 yılında giderleri il özel idare müdürlüğü tarafından karşılanmak üzere Konya Müze Müdürlüğü adına yapılan kurtarma kazısı çalışmalarında, Haç Planlı Şapel, Sümbül Kilise, Büyük Su Sarnıcı ve Şırahanelerde temizlik, restorasyon, çevre düzenlemesi yapılmıştır.
Köyümüzden Süleyman Güney (Kıbrıslılaın Süleyman) vefat etmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm köylümüze başsağlığı dileriz.
Kilistra (Gökyurt) Kültür ve Turizm Derneği Yönetim Kurulu
Hemen çevresindekiler yanına yaklaşıp, neye baktığını acaba neyin noksan olduğunu sordular sanırım. Kulaklığını eliyle iyice kulağına yerleştiren İnönü merhum, yarı soranlara, yarı da mikrofona doğru yükselen sesiyle şunları söyledi: “Hani benim kader arkadaşım, silah arkadaşım, can dostum sakallı Memiş’im yok mu?” dedi. Devamı için Ünlülerimiz linkini veya burayı tıklayabilirsiniz.
Karun Hazinesi'ne ait kanatlı denizatı biçimindeki altın broşun, Uşak Arkeoloji Müzesi'nden çalınıp yerine sahtesinin konulması müzelerdeki güvenlik açığını bir kez daha gündeme getirdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı soruşturmanın devam ettiğini söylerken, Karun Hazinesi'nin Türkiye'ye kazandırılmasında emeği geçenler ise hırsızlık olayına haklı olarak daha fazla tepki gösteriyor. Ülkemiz müzelerinde çok değerli kültür hazineleri sergileniyor, ancak gelişmiş teknolojilere dayalı güvenlik sistemleri ne yazık ki hala yok.
Sayın İsmail Detseli'nin Memleket Gazetesi'nde çıkan yazısı. Orjinali için bu linki tıklayabilir veya buradan okumaya devam edebilirsiniz.
İsmail DETSELİ
Bizim köyümüzün yüksek ve efsanevi bir tarihe sahip olan Alisumas Dağının zirvesine yakın olan bir pınarın efasnesini anlatacağım bu yazımda. İsmail Detseli Yazının devamını okumak için bu linki veya Hikaye ve Masallar bölümümüzdeki ilgili yeri tıklayabilirler.
Tüm İslam aleminin ve değerli köylülerimizin Ramazan Bayramını kutlar daha nice bayramlara sağlık mutluluk birlik ve beraberlik içinde erişmelerini dileriz.
Dernek Yönetim Kurulu
Köylümüz Ali Baloğlu (Bittigilin Ali) 02-03-2009 günü vefat etmiştir. Cenazesi ikindi namazını müteakip üçler mezarlığına defnedilmiştir. Merhuma Allah tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileriz.
11. Geleneksel Gökyurt Köyü Kültür ve Turizm Şöleni
Geleneksel Şölenimizle ilgili bilgiler aşağıdaki gibidir. Tüm köylülerimize önemle duyurulur.
Derneğimizin kısa mesaj ile üyelerimizi bilgilemdirme sistemi faaliyete geçmiştir...Vefat, düğün, hastalık gibi hemşerilerimizin özel veya acılı günleri kısa mesaj sistemi ile duyurulacaktır. Bu bağlamda üyelerimizin ve hemşerilerimizin dernek yönetimi ile irtibata geçerek cep telefon numaralarını güncellemeleri gerekmektedir. Bu konuda göstereceğiniz hassasiyet için şimdiden teşekkür ederiz.
Receb-i şerifin ilk Cuma gecesi Regaib gecesidir. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, bu gecenin kıymeti daha da artmaktadır. Allahü teâlâ, bu gecede, mümin kullarına, ragibetler, yani ihsanlar, ikramlar yapar. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Bu gece yapılan dua red olunmaz ve namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir.2012 Regaip Kandilini 24 Mayıs Perşembeyi Cuma'ya bağlayan gecede idrak edeceğiz. Kandiliniz mübarek olsun
29 Mart 2009 tarihinde Ülkemizde yerel seçimler yapılmıştır. Her İl, İlçe, Belde ve köylerimiz 5 yıl süreyle kendilerini yönetecek kişileri seçmek amacıyla sandık başına gitmiştir.
Konya Postası gazetesi yazarı İlker Mete Mimiroğlu'nun 18 Ağustos 2008 tarihli gazetede yayınlanan makalesini buradan okuyabilirsiniz. Yazara köyümüzle ilgili yaptığı çalışmalardan ve hassasiyetinden dolayı teşekkür ederiz.
Bugünkü bölümümüzde de, İlker Mete Mimiroğlu’nın, “ Günümüze ulaşabilen bir Ortaçağ kenti” makalesine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Türkiye'yi ağlatan kazada 2 kayıp da bizim köyden..
Ürgüp Göreme'ye geziye giden 2-A sınıfı öğrencilerini taşıyan otobüs, Aksaray'da kaza yapmış ve 33 öğrenci ve veli kazada hayatını kaybetmişti.
Kilistra'da kış ve düğün resimleri eklenmiştir...
Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait 500’e yakın eserin bulunduğu, 9 bin yıllık tarihe beşiklik eden tarih ve kültür şehri Konya, turizmde sadece Mevlânâ Müzesi, İnce Minare ve Karatay Müzesi ile tanındığı için yeterince yabancı turist çekemiyor.
Selçuk Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Araştırma Görevlisi Bizantolog İlker Mete Mimiroğlu, Eşi Araştırma Görevlisi Arzu Mimiroğlu ve bölüm öğrencileri, köyümüzü ve Alısumas Tepesini kapsayan araştırma gezisi düzenlediler.
Tüm İslam aleminin ve Gökyurt'lu hemşerilerimizin bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi mübarek olsun. Bu mübarek gecenin Vatanımıza, Milletimize ve Tüm İsalam alemine hayırlar getirmesi dileğiyle.
GİDESİM GELDİ
Yıllardır ayrıyım Gökyurt köyünden Çok özledim bir gün gidesim geldi Köy içinde yaren ahbap dolaşıp Eş dostuma bir selam edesim geldi
Sayın İsmail Detseli'nin şiirni okumak için bu linki tıklayınız veya Sizden Gelenler Bölümünü ziyaret edinizi
Derneğimizin çeşitli tarihlerde İstanbul, Ankara ve İzmir illerinde gerçerkleştirdiği ziyaret gezileri ve neticeleri aşağıda belirtilmiştir. Gezilerde görüşülen köylülerimiz birlik ve beraberlik içerisinde köyümüzün kalkınması için tüm gayretleri göstereceklerini belirtmişlerdir.
Sayın İsmail Detseli'nin TYB (Türkiye Yazarlar Birliği) binasında, yeni kitabı için tanıtım ve imza günü vardır. Tüm hemşehrilerimiz imza gününe davetlidir. Yer : TYB Binası Tarih : 21 Temmuz 2010 Saat: 11:00
İstanbul'daki Geleneksel Pikniğimiz daha önceden açıkladığımız Çatalca'daki yerde yapılmayacaktır. Bu seneki piknik yeri olarak "Beykoz Korusu'nda 3 Haziran 2007 Pazar günü yapılacaktır.
Tüm Hemşehrilerimize duyurulur. HASAN ATEŞCİ İst. Denek Başkanı
Berat Kandili, Yüce Rabbimiz nezdinde beratımıza vesile olduğu, Rabbimizin affediciliğine ve bağışlayıcılığına sığınmayı öğrettiği gibi, aynı zamanda kırılan kalpleri onarma, dargınlık duvarlarını yıkma, kin, nefret ve intikam duygularını aşma günüdür. Yaradan’ın affına erebilmek için yaradılanı affetme günüdür. Diyanet İşleri Başkanlığının Mesajını okumak için tıklayınız
Kurban Bayramınızı en içten duygularla kutlar yaşam boyu sağlıklar dilerim
YÖNETİM KURULU ADINA B Ş K Ragıp K A D I O Ğ L U
Kilistra Gökyurt Kültür ve Turizm Derneğinin yapılan olağan genel kurulunda yeni dernek yönetimi seçilmiştir.
Yaklaşık 40 yıldır kazılar yapılan çatalhöyük ve (diğer iki höyük) Konya'ya gidildiğinde mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biridir. Konya’nın Çumra İlçesi sınırlarında olan bu höyük'te yapılan çalışmalar sonucunda 13 yapı katı açığa çıkartılmıştır. Zoldra ise Kilistra civarındaki diğer bir ilginç höyüktür.
Kilistralı esnafların tanıtıldığı 'HARMANLAR' bölümü eklenmiştir
Konya Büyükşehir Belediyesi, Ticaret Odası, Sanayi Odası, Ticaret Borsası, Esnaf ve Sanatkarlar Odalar Birliği, Türsab, Gazeteciler Cemiyeti, Turistik Belgeli Konaklama ve Yiyecek İçecek Tesisleri, Otelciler Odası, Lokantacılar Odası ve üye sivil toplum kuruluşlarıyla yapılan ortak çalışmalar sonucu Konya’nın 7 harikası Mevlana Kültür Merkezinde ve Kule Site Alışveriş Merkezinde oylanıyor.
2008 YILI OLAGAN GENEL KURULU TOPLANTISI 17/2/2008 PAZAR GÜNÜ SAAT 13,00 DE DERNEK MERKEZİ (YAYLA GÜZİDE HANIM SOKAK GÜZİDE AP.No.18/A BAHÇELİEVLER / İST. ADRESİNDEDİR. İSTANBULDAKİ TÜM HEMŞEHRİLERİMİZİN GENEL KURUL TOPLANTISINA KATILIP YENİ YÖNETİM KURULU ve ORGANLARINI SEÇMELERİNİ KURUCU BAŞKAN OLARAK RİCA EDİYORUM.(Dernegimizin yaşaması için bu gereklidir.) LÜTFEN HERKEZ YANINDA BİRİNİ GETİRSİN
Hasan ATEŞCİ İst.Dern.Başk.
Sayı İsmail Detseliden bir çalışma daha.. Babamızdan dedemizden dinlediğimiz, hayal meyal hatırladığımız Arzu ile Kamber masalı artık arşivimizde yer alıyor. Arzu ile Kamber Masalını okumak için burayı tıklayınız veya Hikaye ve Masallar bölümümüzden okuyabilirsiniz.
Tekkeli Osman Demir (Çavuş Osmanı) 19-Mart-2008 Çarşamba günü vefat etmiştir. Akşam namazı sırasında defnedilmiştir. Merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına ve tüm hemşehrilerimize başsağlığı dileriz.
23 Eylül 2009 Çarşamba İsmail Detseli’nin Memleket Gazetesi’ndeki yazısı. Ah o eski Ramazanlar: Eskiden beridir Anadolu’muzda Ramazan ayının atmosferi bir başka olur. Tabii Konya’mızda ve civar dağ köylerinde bu Ramazan’a yaklaşım bir başkadır.
Cum on chest in Strasbourg France view 15 profiles
Yazan:: Earleziple () Tarih: 07-03-2022 01:19